Sudan çıkarken gözüm takıldı. Ana kız yan yana oturmuş, gelip geçen balıklara bakıyordu. Kafaları aynı anda sağa sola gider gelirken ananın kısık gözleri alışık, yavruysa evrenin en büyük mucizesiyle karşılaşıvermiş gibi, gözleri tecrübesizliğin tazeliği, olanca etkilenme gücüyle ardına kadar açık. Su çizgisinin hemen berisindeydiler, deniz patilerini yaladı yalayacak. Yenir av değildim, ben gözlerinde hiçleşirken seyirlerini sürdürdü deniz kedisi ile kızı.
*
Bileyici,
şezlongunu kabinlerin yanındaki dar şeride çekmiş, üzerine Romalı senatörler
gibi uzanmış, cep telefonundan yüksek sesle alabildiğine alengirli bir yemek
tarifi dinlemekteydi.
*
Benim vestiyer palmiyenin deniz tarafına
döndüm, torbamı asacaktım ki gövdenin sarı tokyolarımı yerleştirdiğim, raf gibi
uzanan dal çıkıntısında burun buruna geldik; yavru deniz kedisiyle. Bir Romalı
senatör edası da ondaydı. Torbadan ilginç bir koku alamayınca hıh! der gibi
başını çevirip yayıldığı yerden plajı gözlemeye devam etti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder