11 Temmuz 2024 Perşembe

VERİM

Şimdi de Mavi Yolculuğa çıkıyorlarmış.

Benim gezmem gerek, diyor. “Ev bana yaramıyor. Evde tek sevdiğim okumak. Hepsi o.”

Bir iki haftaya gözleri parlayarak döner. Heyecanlı, tazelenmiş. Çok geçmez, pazardan körpe getirip dışarda bıraktığın yeşil yapraklar misali yavaşça, sonra birden solar. Söner. Bakışları, bunlara değecek şey bulamaz gibi donar. Hareketleri ağırlaşır.

Yeni bir gezmeye kadar.

*

Denizde sabahlar. Yürüyüş meditasyonunun sudaki karşılığını yaparken zaman sünüyor, kopup anlamsızlaşıyor. Uzayıp giden tek bir an, içine doldur doldurabildiğini. Yerçekiminden azade kalan zihinde gelip geçen düşünceler serbest, berrak. Beni bana gösterişleri ne kadar apansız bazen. Ama yargısızlıklarıyla acıtıcı olmaktan ne uzak. Tıpkı üzerlerinden süzüldüğüm balık sürüleri gibi; görüşümü doldurup boşaltıyorlar.

Meditasyon akışında yüzme yerini yavaş ama ritmik kulaçlara bıraktığında sahne bir kez daha değişiyor. Tempoyu vuran şimdi nefes. Saat gibi. Düzenli. Gür. Kuvvetle ve sonuna kadar verdiğim nefesimin kabarcıklarla birlikte yükselen homurtusu suya giren ellerimin hafif sesine biniyor. Çalıştıkça açılan bir metronom.

Sığda güneşin arada kum balıklarının dolandığı ışıklı oynak ızgaralarını seyrederek çıkıyorum. Teknem okyanusa açılmış kadar doygun.

An’ı bütün varlığını içine salarak dipsizleşmeye bıraktığında yol da sensin, yolcu da. Hareket ve sükunetin içselleşmesiyle elindeki her şey/herhangi bir şey yakıt. Durağanlık yanılsaması aradan çekildiğinde değişiklik arzusu da yersizleşiyor.

Hararetini (hayatiyetini) düzenlemek için dünya para verip çoğunu da havaya saçarak elektrik yakmaya gerek yok.

Yakıtın hava ile su.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder