7 Şubat 2024 Çarşamba

ÇERÇEVEMDE

Pencerede koyun karşı tepeleri, deniz, ön plandaki palmiye. Hepsi bu ama bu her şey.

Bu sabah karşıları doğu aydınlığı altında sütlü bir pus kaplı. Konturlar seçiliyor-seçilemiyor, neredeyse yekpare. Deniz de patlayan ve sakin beyaz yamalar halinde uzanıyor. Rengi beliren tek şey, yeşili iyice koyulaşmış, vuran güneş altında tepe yelpazeleri sarıya çalan ışıltılı palmiye. Gökyüzüyle birlikte bu dördü arasındaki git-geller aklımı başımdan alıyor. Öğle güneşi altında acemi fotoğraflarındaki yavan eşitliğe bürünürlerken ışığın dramatik yoğunlaşma anlarında, gündoğumu-batımları, bulutlu, yağmurlu, sisli puslu havalarda, alacakaranlıkta tüyleri diken diken eden ön plan-arka plan geçişimleriyle gözümü kulaklaştırarak, kavrayışımı doğrudanlaştırarak ne müzikler dinlemiş, ne romanlar okumuş, piyesler seyretmişim gibi yapıyorlar beni.

Ama hep gözümden vuruluyor, zamanın dışına çıkmış, suskun, gördüğümü araya zihin girmeden içiyorum.

Şimdi pusa bürünmüş karşı tepeler, havanın nemi çekildiğinde kat kat yeşil. Siyah-beyaz fırtınalarda tehditkar, dingin gün sonlarında yumuşacık. Palmiye desen (çok dedim onu)..

Seyrediyorum.

Seyrin demledikleri bir vakit sonra demliğimi dolduruyor.

Sadece ışık ve değişimi var. Geri kalan her şey (tepeler yeşil, hayır beyaz; yumuşacık, hayır tehditkar; ışık içinde, hayır kapkaranlık!) gerçek bellediğimiz anlardan ve yorumlarından ibaret derken buldum kendimi bu sabah.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder