3 Mart 2023 Cuma

KAŞ

Birkaç engel, derken otel parasını depremlerden önce ödedim diye çıktığım bir gezi oldu bu. Her zamanki heyecandan uzak, donukça bir iç ile.

Olsun, sen yola koyul, gerisi gelir. Yolculuk ne vakit iyi gelmedi, seni onarıp yakıt ikmali olmadı ki?

Yol kenarında tek tük baharlar, hava açıp kaparken Muğla’ya tırmandım, Sakar Geçidinden aşağı saldım. Köşeyi dönüp Akdeniz’e indiğim an hava ısındı. Daha Mart başlamadan 25 derecelere varacağı öngörülüyor. Bagaja ne olur ne olmaz diye attıklarım arasında parmaksız eldivenler, polar başlık, kalın ceket de var, oysa denize girene mayolukmuş.



Fethiye’den sonrası 30 küsur yıldır görmediğim yerler. Patara, Kaş, Demre.. İlk rehberlik turum buralaraydı. Şaşkınlığı, ürkekliği hâlâ rüyalarıma giriyor. Acemiliğin kokusunu alıp üzerime gelenler, merhametiyle bana kol kanat gerenler. Tam bir kabustu. Finike’ye geldiğimizde daha fazla gerilemeyecek bir hale gelip salmıştım. Ya herru ya merru deyip rahatladım. Bu sihirli geçişi de unutmadım. O katılıp kalan çaylağın yerini etrafla ilişki kuran, topluluğu çarkında kil gibi biçimlendirmeyi öğrenmekten zevk alan yumuşak, esnek biri aldı. Fiyaskoyla başlayan tur alnımın akıyla bittiğinde neden bu iş soğuk suya atlayarak öğrenilir dediklerini anlamıştım.



Patara’nın kumulları, denizde biten çöl çağrışımıyla beni iyiden iyiye etkilerdi. Pek azı toprak üstünde ve ayakta olan kalıntıların etrafında hiçbir şey olmaması bu vahşi havayı derinleştirirdi. Antik kentten epey bir kısım ortaya çıkarılıp ayağa kaldırılmış. Artık yemyeşil bitek alanlar ve sulak arazi arasındaki düzlüğe serpiştirilmiş kalıntılara, girişin heybetli taçkapısına burada da tepelerden bakan sıkışık siteler, ruhsuz apartmanlar kalabalığı. Eskisi yenisi, yapılardan kurtulmak istiyorsan kumullardan aşağısı kilometrelerce uzanan enli kumsal, caretta’ların yeri (akşam 8 ile sabah 8 arası kıyıya inilmemesi, buranın onlara bırakılması uyarısı var). Havaya rağmen henüz kış ama etrafta epey insan. Savaşları bir yılı dolduran Ruslar (küçük çocuklu aileler) her yerde. Tek tük Ukrayna plakası da görülüyor.




Xanthos ile Letoon’u Fethiye yoluna bırakıp Kaş’a devam ettim. Gök Patara’dan beri kartpostal mavisiydi. Akdeniz onun dipsiz koyusu, hareketli konturlarını depremlere borçlu olduğumuzu içim ürpererek hatırladığım koylar, adacıklar, cepler ile kıyı. Yolun hemen arkasından yükselen dağlar, tepeleri yalçın, etekleri yeşil. Derken Kalkan! Beton kalabalığı, şekilsiz, çirkin.




Akşamüzeri Kaş. Bulduğum yer merkeze 4 km uzakta, yarımadanın uçlarında. Varışım epey şaşalı oldu. Geri geri giderken dar bir merdiven aralığında asılı kaldım. Çekici gerekecek diye içeri girdim. Sahip de dahil 4-5 erkek çıktı, hasar yok, altını destekler, biraz kaldırırsak kurtulur deyip hallettiler. Yorumlarda övülen kahvaltıları kışın yokmuş ama karşılama bunu telafi etti. Etraf kalabalık değil, onun yerine oradan buradan kaçınılmaz tadilat ve inşaat sesleri geliyordu ama aşağı, yerleşime inip döndüğümde kesilmişti. Denizden kıpkızıl batan güneş, mavi üzerine mavilerle alacakaranlık, derken geceyle birlikte mutlak sessizlik indi.




Kaş’ın ilk halinden, çekirdeğinden kalan eski ufak, ahşap ve taş evlerin parke taşlı dar sokakları, deniz kenarında açıldıkları anıtsal çınarlı geniş meydan ne kadar güzel. Baş sokmalık değil, yaşamalık, ruhunu senden alıp sana veren mekanlar. Eski, hakiki kısmı kuşatan alüminyum parmaklıklı, mavi-gri camlı, yaşanıp yaşatılacak değil, baş sokulacak, memleketin herhangi bir yerindekilerle değiş tokuş edilse hiçbir şey fark etmeyecek yığıntılar.




Burada da Ruslar. Lokantaların, kafe, barların dışarıdaki masalarına oturup akşam güneşinin tadını çıkaranlar. Depremler ve savaş birden ne kadar uzak.



(Arkası yarın)

1 yorum:

  1. Her zamanki gibi çok güzel bir anlatımın var. Fotoğraflar ile de Gitmiş kadar oldum. Bu gezileri hiç üşenmeden yapmana da hayranlık duyuyorum. Murat Gürzumar

    YanıtlaSil