23 Ocak 2012 Pazartesi

OLUK OLUK MÜZİK

Mühendislerle müzisyenler Dresden’de bir binanın oluklarını yağmurdan müzik çıkaracak şekle getirmişler.
Olukların kıvrıla büküle, zigzaglar çizip hunilere genişleye dolandığı cephe bir de dalga dalga su renklerine boyanınca daha yağmura da, işitmeye de kalmadan görüntüsü içimde neşeli bir sokak bandosunun şenliğini uyandırdı. Sevinçten, ellerimi çırpmadan çırptım!
Bu evde yaşamak nasıl olurdu? Yağmurda kulağını duvara dayayarak da müziğini pekiştirmek? Ya da karşısında? Bir yandan o, kalıpları sıyırıp atmış soytarı suratını da seyrederek?
Ne hoş, yaratıcı bir katkı!
Ama biraz daha geçince “acaba?” dedim.
Küçük balkonumda, algılarımın, dikkatimin açık olduğu zamanlar kulak verdiğim yağmurları düşündüm.  Kimi zaman ipleşen, halatlaşan damlaların muşamba direncinde iri yapraklara (manolya, palmiye), nazenin diğerlerine düşüşleri, yan binanın çatlak oluğundan gürültüyle boşalışları, plastik bir pergolede sekişleri.. Yağış şiddeti, rüzgar, farklı yüzeyler vb. sayısız değişkenin her defasında başka bir şey çıkarmasındaki o (işitebilir halde olduğumda) güzelliği.
İlkten kaos gibi gelen bir ses yumağından, sivrilmiş kendi kulağınla her defasında kendi müziğini çıkarmak daha hoş değil mi?
“Yapılandırılmış” bir yağmur, kulakların bu özgürlüğünü daraltır mı?
*
Soru açık kalırken düşünmeye devam ediyorum.
Anlatım yeni bir anlayışın yolunu açıyor. İfade. Evet. Bu kadar çok şeyi fark eder oluşumuzda belirsizlikten belirginlik yontan sanat onun için bunca yer tutuyor. Yıldızları takımyıldızlar haline kümelendiren, o.
Ama algıyı ifade edilebilenle sınırlamak, ham etkiye, izlenime kapıyı kapamak demek.. Hiçbir zaman hissedildiği zenginlikte, derinlikte ortaya konamayacak olan o iç akımlara ancak ifade edilebildikleri ölçüde açık olmak..
İfadenin, bangır bangır bağırtıldığı bir zaman. İçerik (olduğunda öyle bir şey!) iletimin fersahlarca gerisine düşmüş. “Ben ses çıkarayım, var olduğumu duyurayım da önce, sonra vakit olursa bir anlam da iliştiririm belki” çağı.
Her yeni anlatım yeni bir algılamayı öğretiyor ama hemen ardından, yağmurun benzer sesler çıkaracağı bir ifade kalıbına da dönüşmüyor mu?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder