25 Aralık 2020 Cuma

ÖTE YANDAN

Peynir tezgahındaki hemşehri/köylüme geri dönüyorum. Onu sıtkım pek sıyrılmış bırakmıştım. Tepkimi geçip ona bu ülkenin insanı olarak yeniden bakıyorum.

Yakındığımız her şeyiyle şu akort tutmayan halimize tarz ve derece farkıyla her birimiz su taşımıyor muyuz?

İşin ucu bize dayanmadıkça hak hukuktan dem mi vuruyoruz?

Hak-hukuk tanımımız benim/bizim işimize gelenin dışına ne kadar çıkabiliyor?

Güveneceğimiz, sırtımızı dayayabileceğimiz, “herkes için” ve oynanmaya, pazarlığa kapalı bir düzenin yokluğunda enerjimiz bunun tesisine mi gidiyor, hayatta kalmak için tuttuğumuzu koparmaya, itilmemek için itmeye vb mi?

Toplum olamamak ne kadar yalnızlaştırıcı. Ayakta kalmak için her yaratığın kendince bir strateji geliştirdiği vahşi orman.

Kimi küçük köpekler misali sesini büyütüyor.

Kimi göğsünü şişiriyor.

Bin bir renk kuyruğunu açıyor.

Kimi solo uçuyor.

*

Benim yolum kaçınmak oldu. Bulaşmamak. Ama bir strateji olarak kaçınma sahte bir kurtuluş vaadi; kaçındığın şeyden özgürleşmiyorsun. Ve.. sesini, onu bağırmadan kullanma becerini köreltiyorsun. Tıkanma anlarında kaçınma, sabırsızlık, tahammülsüzlük, yüksek gerilim olarak geri tepen güçsüz bir öfkeye dönüyor.

Salgın inzivasında gözümü kaçırmadan bakma fırsatı bulduğum şey.

Böyle bir atık bırakıyorsa daha temiz bir yakıt ne olabilir?

Kaçmak yerine gerilimsiz, basınçsız bir iletişim kurabilir miyim?

Evet, bu ülkede bile! Özellikle de ülkenin bu halinin kendimdeki yansımalarını inkar etmez olduğumda.

Mağdur olduğumuz şeyi tam da mağduriyetlerimizi en aza indirmeye çalışırken (bu, diğerlerini ve dönüp dolaşıp kendimizi bir kez daha mağdur etmek oluyor) yeniden üretiyoruz.

Peynircideki kadın ve ben, aynı kayığın farklı kürekleri başındayız.

Aynı anda sakat ve sakatlayıcı.

O değişmeyi düşünür mü bilemem.

Ben bu makûs talih zincirini kendi hayatımın neresinde nasıl kırabileceğimi düşünüyorum.

Kavga, çekişme, aşağılama olmadan, dizginlerime asılıp sonra zincirlerimden boşanmadan yaşamanın yollarını hayal ediyorum.

Huylanıp ittiğin şeyler gelir, sana yapışır.

Kaçacağın hiçbir yer yok.

O vakit dön, yaklaşımını değiştir.

Selameti başka yerde arama, bulamayınca köpürme, karalar bağlama, dudaklarını bükme.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder