30 Aralık 2020 Çarşamba

İTFAİYECİ İLE KEDİ

Yürüyüşte kulak kabarttık. Evet. Selamlaştığımız köpeklerin sesleri arasında belli belirsiz işitilen bir miyavlamaydı! Sağda solda? Yukarılardan sanki. Heybetli çamın içinde bir yerlerden. Sahiplerinden köpekleri uzaklaştırmasını istedik. Tehlike geçince kendiliğinden inerdi belki?

İnmedi. Ağacın dibinden yalvardık yakardık, tatlı dille kandırdık. Ha desek uzanacağımız yere kadar indi. Güzelim bir kedicik. Son anda korkuya kapılıp tekrar yukarı tırmandı.

Gece boyu ağladı.

Ertesi gün baktık itfaiye çağırmışlar.

Koca araç gürültüyle geldi. Patırtıyla sabitleyici ayakları üzerine yerleşti. Vinci kafesinde itfaiyeci ile yükseldi. Sellere, alevlere dayanıklı kaba giysileri, kalın eldivenleriyle itfaiyeci körlemesine sık dalların arasına uzandı.

Kedicik görüş alanımıza gire çıka uzaklaştı. Kafesi içinde itfaiyeci onu izledi.

Biri fil diğeri sincap dedim. Alevi mangal maşasıyla tutmaya çalışmak ya da. Olacağı yok!

Olmadı da.

Boyunlarımız geriye atılmaktan yorgun düşmüştü, pes ettiler. Kepçe indi. Sabitleyici ayaklar geri çekildi. İtfaiye aracı gitti.

Bütün ertesi gece kedi ağlamaya devam etti.

*

Bu küçük olayı, ruhun ele gelmez, hantallıkla yakalanmaz, hoyratça kavranmaz kıpırtılarıyla birlikte hatırladım.

Bazen yaşadıkların gelip, deneyimlediklerini resimleyivermeye yarıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder