Hüsranla, öfkeyle, bıkkınlıkla, usulca ilerlemiş
soğumayla. İçime taş gibi oturan bir haklılık-haksızlığa uğrama, mağduriyet
hissi, ülkeden, toplumdan, insanlardan uzaklaştığımda tepkinin beni ne kadar
katılaştırdığını fark ediyorum. Felç ettiğini. Aklımı, yaratıcılığı,
buluşçuluğu, sevinci daralttığını. Geriye kalan kaskatı, buz gibi, keskin,
yetersiz ve yersiz bir ağırlık.
Oysa esneklik, mizah, oyun duygusu, perspektif(ler)
gerek. Suya attığında dibe çökmeyecek, yüzecek bir ruh.
Acı zehre dönüşmemeli.
Onu parçalayıp yararlanacağını alan, kalanı atan
karaciğer neydi?
Hatırlayıp buna dönmeli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder