31 Ağustos 2017 Perşembe

KEDİ CORNELIUS

Sarman anasından renklerini değil, çizgi ile benek, bir kısım desenini almış, tahin helvası alacasındaki kürküne eklemiş. Uyanırken patileriyle yüzünü çaprazlama kapayarak gerinişi, kendini yere atıp karnını açarak seni tavlayışı da anadan. Başkaca fazla benzemiyorlar. Yavru, nispeten güvenli bir ortamda annesiyle ve artık olmayan bir kardeşle büyümenin özgüvenine sahip. Anasıysa tam bir sokak hayvanı olan nörotik bir anadan geçme ürkekliğiyle hayatta kalmış. Stratejisi savaşma sıvış. Yiyeceğine hâlâ sahip çıktığı yok. Ufaklık tam tersi, çekil kenara, o benim diye girişiyor ama bunu da nasıl yapıyorsa dayılanmadan yapıyor. Etiyle birlikte kürkü de yumuşacık bir sıkılık kazandıkça hele uyanmak bilmediği uykularında okşamak pek zevkli oluyor.



Geçende yine taş gibi uyurken yakışıklı yüzüne baktım ve onca zaman isimsiz dolaşan yavruya birden, gırtlağıma takılan bezelye tanesini püskürtür gibi Cornelius! diye seslenip kendimi şaşırttım.

Cornelius.. ama tabii ya!

Bu isme bir yerlerde rastlamayalı kim bilir kaç zaman olmuştur, ne tuhaf. Olsun, aydınlık, güler yüzü, elinde tahta raketi, beyaz tenisçi süveteri, çizgili bej pantolonu, genç yaşına çok ağır gelen tumturaklı ismiyle 50’lerin bir elit okulunda parlak eğitimine devam eden aristokrat İngiliz oğlan imgesi ile birlikte geldi, yerine oturdu.


İsmi böylece gökten ineli yavruyu başka türlü göremiyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder