18 Ekim 2015 Pazar

REVENONS A NOS MOUTONS *

Müzisyen bir arkadaşıma flüt öğrendiğimi söylediğimde “Hoş enstrümandır. Doğanın sesleri, rüzgarla da pek güzel kaynaşır” dedi. Akrabası kavalı düşündüm. Çobanların (cep telefonlarından önce) sazı olduğunu. Taş yerine oturdu. Tepe bayırda, peşimde çoban köpekleri, başımda börtü böcek çalmaktan tevekkeli değil bu kadar zevk alıyorum.

Ruhu yatıştıran, içi ısıtan bir yanı var. Ve neyle yapılırsa yapılsın, müzik duyuşla bedeni bir araya getirip birlikte çalıştırmakla kalmıyor, kafayı da çalıştırıyor. Armoni öğretisinin arkasındaki büyük düzeni, mimariyi, matematiği basit ezgiler bile sezdiriyor.

Flütle bildik anlamıyla zaman siliniyor.

Ama ilginç, ritim onu yeniden kuruyor.

Yaptığın herhangi bir şeye geri kalan özelliklerin yansıyor. Tempoyla başım gitar çalarken de dertteydi. Nota değerlerini (birbirlerine göre uzunluklarını) öğrenmeye o vakitler de direnç gösteriyor, kendimce bulduğum bir uzlaşmayla cümlenin parça içindeki uzunluğuna bağlı kalırken cümle içindeki notaları kafama göre uzatıp kısaltıyordum. (Sınava, bir işin son teslim tarihine kadar olan günleri boş geçirip bütün işi son bir iki güne sığdırmak ya da tersini yapıp iş bittikten sonraki günleri boş geçirmek gibi. Veya el yazılı ilanların iri başlayıp satır sonunda ufalarak sıkışan harfleri.) Bu tempo yığılması/kayması hayatımın da meselesi. Ama benim takıntım genelin aksine sona bırakmak değil, baştan bir an önce yapıp geçmek. (İyi bir terapist bundan seanslarca malzeme çıkarır, kişilik örüntüleri arasında kırmızı bir kılavuz ip olarak kullanarak yol alır, davranış biçimleri, tercihler, ilişkilenme tarzındaki yansımalarını, sonuçlarını görürdü.)

Şimdi direnci geçip notalara hakkını vermeye odaklanıyorum. Parça hangisini ne uzunlukta istiyorsa öyle gitmeye. Bunun elimde flüt olmayan zamana yansıması şaşırtıcı. Bir an önce bitsin-geçsin istediklerime karşı sabırsızlığımda hatırı sayılır bir çözülme var.

Her neyse, flüt çalmak beni yumuşatıyor, açıyor. Çok mutlu ediyor.

Aslında bu kendini vererek yaptığın her şey için geçerli, dedi Çağatay.

Doğru. Kendini kaybederek bulduğun o akış, en derin doyum kaynağı.
__________

* Bir deyim: Koyunlarımıza (yani konumuza) dönelim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder