13 Ekim 2015 Salı

BOMBA

Ankara katliamı kurbanlarına çok değerli bir dostum katıldı. Patlamalar sırasında bedeniyle orada değildi. Yüreğiyleyse oradan çıkamadı. Faciadan iki gün sonra acısına dayanamayan kalbi durdu. 50’sindeydi. Merhameti, duyarlığı, birleştiriciliğiyle yüreği zihni kadar açık, benzersiz bir insan, bedeni tek parça, yüreği parçalanmış, cinnetin yuttuklarına eklendi.

*
Psikologlar ekranda giderek daha fazla yer alıyor. Toplumsal travma kavramı dağarımızda. Uzmanlarından travmanın en yakından çevreye, etki halkalarını, belirtilerini öğreniyoruz. Psikologlar Birliğinin üyelerine yaptığı çağrıyı, ülke çapında gereksinenlere yardım sunmak üzere birimler oluşturduğunu.

Sosyal hayvanlar oluşumuzun aydınlık ve karanlık yanlarını bir arada yaşıyoruz. Ödülleri ve bedellerini. Bir yanda canlı bombalar, diğerinde psikologlar. Ortada ise ruh halini de İspanyol gribi kadar bulaşıcı kılan kitle.

Toplumsal travma, teröre birinci derece maruz kalanlar dışındaki kesimi tehlikeli bir bulaşıcılık, yetmiyormuş gibi pekiştiricilikle ele geçiriyor.

Uzmanlar semptomları ortaya çıkış sırası ve etkilenme derecesine göre sayıyor:

Şok. Şaşkınlık, kafa karışıklığı. Gerçeklik duygusunun yitimi. Bildik hayat akışının sekteye uğramasıyla insanın kendini tümden yabancı bir yerde dil-yol-iz bilmez bulması. Güvenlik hissinin ortadan kalkması, sürekli güvensizlik, kaygı, endişe. Çaresizlik duygusu. Anlam ve amaçlılığın kaybolması. Yılgınlık. Acı. Keder.

Ve bombanın yarım bıraktığını tamamına erdirmeye aday, kontrolü çok zor bir öfke.

Bu berbat kokteyl, bileşenleri ve aklı baştan alıcılığıyla kişiden kişiye değişmekle birlikte şehrin üzerine çöken kirli hava misali genel bir atmosfer yaratıyor. Zehirli. Koyu. Boktan bir renk.

Alarma geçmiş beyinler görüntüleme teknikleriyle taransa aynalayıcı nöronlar denilen, diğerleriyle uyumlanmaya hizmet eden yapıların alev alev yandığı görülürdü herhalde. Aklın süzgecinden uzak, güçlü ham duyguların kazanı amigdalanın da.

Böyle bir sahne, insanın en sık düştüğü tuzaklardan biri için mükemmel bir ortam yaratıyor: Gerçekliği algı çerçevesini dolduranla bir ve bundan ibaret saymak. Televizyonlar, gazeteler, sosyal medya, insan insana ilişkiler, beton çivisini duvara çakan tokmak gibi üç aşağı beş yukarı aynı tepkileri çakıyor, çiviyi gömdükçe gömüyor. Travmanın en örseleyici sonuçlarından biri de bu olmalı: Algı büzüşmesi, perspektif kaybı. İnsanı hepsinin bu olduğuna inandırıyor.


Hepsi bu mu gerçekten?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder