İçim kıpır kıpır, boş salonda yer seçip oturdum.
Sonunda, konser öncesi piyano çalışması, ardından ses
provası ile işin mutfağında bulunma isteğim, nazım geçen bir sanatçıyla yerine
gelmiş.
Patricia Barber sehpayı ayarladı. Durup derin bir nefes
aldı ve başladı.
Gamlarda inip çıktı. İşleklik ve koordinasyon için beyin
devrelerini pekiştirecek daha ne gerekiyorsa aralarında dolandı.
Tam hızlanmışken kesilip başka şeye geçilen cümleler,
parçalar, tezgaha yığılan meyve sebze kabukları, çekirdek ve kemikler gibiydi.
Malzemenin çöpü havada çözünen türüyle mutfaktaydım işte!
Mekanik çalışın bir anında bir fikir beliriyor, onun
peşine düşüyor, şu ya da bu açıdan ele alıp evirip çeviriyor, arayarak
derinleştiriyor, sonra bir başkası ortaya çıkıverene kadar yola dönüp devam
ediyordu.
Serbest yazma seansları gibi dedim. Kelimeler yerine
sesler, yoksa aynı şey. Sıradan tekrarların ortasında birden heyecan verici bir
buluş, sezgi. Ateşi tutuşturacak çıra.
Derken diğer müzisyenlerle onlara son anda katılan
gitarist geldi. Ses provasına geçtiler. Normalde sadece ses düzeninin kurulup
denenmesi olan bu fasıl, şimdi aynı zamanda bir tanışma idi. Bir grup ve daha önce hiç birlikte çalmadıkları dışarıdan gelen sanatçının nabızlarının tutup
tutmayacağına bakması.
Baştan sona tek bir parça bile çalmadılar. Müziğin dilinde
koklaştılar sadece. Parçadan parçaya atlayarak kendilerine gerekeni, iyice kodlanıp
konsantre hale gelmiş bir dilde ilettiler.
Sözlüğüne belki ama ruhuna hiç yabancı olmadığım bu
dildeki akıcı iletişimlerini yüreğim hızlanarak izledim. Anlaşma fantezilerimin
somutlaşmış haliydi. Derin ve doğrudan.
Çıkışta, Patricia’nın “Sıkıcıydı değil mi?” diye
soruşuyla bunun onlar için “işin” sıradan bir parçası olduğunu hatırladım.
Benim içinse Yaradılışın İlk Gününü ön sıradan seyretmek
gibiydi.
*
Sekerek değil, kalarak yaşadığımda oluşum süreçlerinden
nihai sonuç kadar, belki daha bile yoğun zevk alıyorum.
Sanatın gökten inme olmadığını, bastığın yerden
yükseldiğini hatırlamak da güzel.
Sıra dışının sıradanlıktan doğduğunu.
Zanaatın, alın terinin payını.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder