18 Mayıs 2013 Cumartesi

SOUND CHECK


İçim kıpır kıpır, boş salonda yer seçip oturdum.

Sonunda, konser öncesi piyano çalışması, ardından ses provası ile işin mutfağında bulunma isteğim, nazım geçen bir sanatçıyla yerine gelmiş.

Patricia Barber sehpayı ayarladı. Durup derin bir nefes aldı ve başladı.

Gamlarda inip çıktı. İşleklik ve koordinasyon için beyin devrelerini pekiştirecek daha ne gerekiyorsa aralarında dolandı.

Tam hızlanmışken kesilip başka şeye geçilen cümleler, parçalar, tezgaha yığılan meyve sebze kabukları, çekirdek ve kemikler gibiydi. Malzemenin çöpü havada çözünen türüyle mutfaktaydım işte!

Mekanik çalışın bir anında bir fikir beliriyor, onun peşine düşüyor, şu ya da bu açıdan ele alıp evirip çeviriyor, arayarak derinleştiriyor, sonra bir başkası ortaya çıkıverene kadar yola dönüp devam ediyordu.

Serbest yazma seansları gibi dedim. Kelimeler yerine sesler, yoksa aynı şey. Sıradan tekrarların ortasında birden heyecan verici bir buluş, sezgi. Ateşi tutuşturacak çıra.

Derken diğer müzisyenlerle onlara son anda katılan gitarist geldi. Ses provasına geçtiler. Normalde sadece ses düzeninin kurulup denenmesi olan bu fasıl, şimdi aynı zamanda bir tanışma idi. Bir grup ve daha önce hiç birlikte çalmadıkları dışarıdan gelen sanatçının nabızlarının tutup tutmayacağına bakması.

Baştan sona tek bir parça bile çalmadılar. Müziğin dilinde koklaştılar sadece. Parçadan parçaya atlayarak kendilerine gerekeni, iyice kodlanıp konsantre hale gelmiş bir dilde ilettiler.

Sözlüğüne belki ama ruhuna hiç yabancı olmadığım bu dildeki akıcı iletişimlerini yüreğim hızlanarak izledim. Anlaşma fantezilerimin somutlaşmış haliydi. Derin ve doğrudan.

Çıkışta, Patricia’nın “Sıkıcıydı değil mi?” diye soruşuyla bunun onlar için “işin” sıradan bir parçası olduğunu hatırladım.

Benim içinse Yaradılışın İlk Gününü ön sıradan seyretmek gibiydi.

*

Sekerek değil, kalarak yaşadığımda oluşum süreçlerinden nihai sonuç kadar, belki daha bile yoğun zevk alıyorum.

Sanatın gökten inme olmadığını, bastığın yerden yükseldiğini hatırlamak da güzel.

Sıra dışının sıradanlıktan doğduğunu.

Zanaatın, alın terinin payını.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder