Beni en çok engelleyen, ayağıma dolanan, göğsüme çöken, soluğumu kesen, güdükleştiren, sabırsızlık.
Bir kez parlamaya görsün,
kuyruğu ateşe verilmiş bir tazı gibi fırlıyor içim. Nereye olursa olsun, çabuk!
Elinde ne varsa savuştur, kaç buradan, bu halden.
Zor, nahoş duygulara
tahammülümüzün ne kadar uzun erimli sonuçları olduğunu düşünüyorum. Bunlardan
kaçmak için saptığımız yolları, bağımlılıklar ve işlevsiz davranışları,
kendimize, çevremize yabancılaşmayı. İç ve dış gerilimleri. Sabırsızlık da
bunlardan biri değil mi deyip nihayet ona da daha yakından bakmaya başlıyorum
-sabırsızlığın doğasına eğilmek de sabır gerektiriyor haliyle.
Sabırsızlık bir duygu
mudur? Bunu Google’a sorduğumda hayır, cevabını aldım: Çeşitli duyguların
üzerine çıkan bir enerji yükselişidir.
Bir şeyi iple çekmek
(geleceğe yönelmek) olduğu kadar mevcut durumdan kurtulma arzusu (şimdiden
kaçmak) da olabildiğine göre evet, sabırsızlık başlı başına bir duygudan çok,
aniden aşırı yüklenen bir elektrik devresi gibi. Tetikleyicisi nahoş (bazen de hoş) duygulardan herhangi biri ya da birkaçı olan bir dürtü.
Müthiş bir baskı. Kendini
göğsümde ve nefesimde hissettiriyor. Atağa kalktığında boyun eğmemek neredeyse
imkansız. Tıpkı öfke gibi, ok yaydan çıkmadan davranmak gerek. Sakin zamanlarda,
önemsiz vakalarda (tekniğini havuz dışında teorisiyle de geliştiren bir yüzücü
gibi) izlemek, düşünmek, idmanını yapmak.
*
Sabırsızlık deyince
zihnimde beliriveren imge, yayı kısa tutulmuş otomatik kapı düzeneği. Kapı
ağır, hemen de kapanma eğiliminde. Elin kolun doluyken geçmek ne zordur.
Omzunla iter, bir ayağınla aralık tutmaya çalışır, kendini öteki tarafa dar
atarsın.
Sabırsızlığı bir adli
tabip gibi önümdeki çelik masaya yatırmışken bu kısa tutulmuş yayın zaman
olduğuna uyandım!
Sabırsızlık, yangının
oksijeni tüketmesi gibi zaman algısını yamultup yassıltıp siliyor. Nefesi kesen
belki bu: Bitti, zaman yok!
O halde zaman algısını
doğrultarak akıntının tersine yüzebilirim. Derin nefes al. Nefesler al. Zaman
var. Ne yaşıyorsan, yıkanmış çarşaf gibi zamana ser. Engellenmişlik,
çaresizlik, öfke, kırılganlık, mahcubiyet, suçluluk, hayal kırıklığı, kaygı ya da katıksız heyecan. Yaşadığın
şeyde kal, derinleş, hisset ve öteki tarafına geç. Sabırsızlığın kısa yaylı
kapısı daha açılmadan.
Zaman senin, sakin ol.
*
Sabırsızlık zarafetin de
düşmanı. Birden eski filmlerin sıçramalı hareketine kapılan bir tavır, duruş
zarif olabilir mi?
*
Sabırsızlık pişmeye,
demlenmeye, damıtılmaya engel. Sahibini bir yerlerde ham kalış bekliyor. Ama
bir ayağının hiç azalmayan bir yaşam heyecanında, tutkuda oluşuyla sabırsızlık
ebedi bir gençlik de demek.
*
Sabırsızlık bir dürtü,
yokluğu ise (tanrı vergisi ya da niyetli, bilinçli bir terbiye ile ulaşılan) bir
hal sanki.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder