26 Haziran 2022 Pazar

RACHEL

Ruhumdan başlayarak zihnimi havalandırmada, heyecanımı körüklemede iyi bir kitabın yeri ayrı.

Evcil alanın dışına çıkan, bunu cesaretle, sanatıyla, düş gücüyle, bilgiyle, bilgelikle yapan kitap iyi dediğim. Kurgu dışı ya da kurgu.

İyi bir kitap, iyi-kötü, doğru-yanlışa ilişkin şu ya da bu ölçüde sabitleşmiş fikirlerimi askıya alıyor. Bunları geride bırakarak açılıyorum. Böylece iyi bir kitap (tıpkı doğayla, canlılarla dolaysız bir karşılaşma gibi) bilinenden bilinmeyene, potansiyele açılma fırsatı, terbiyesi sunuyor. Bellediklerimin ardından bakmakla yetinirsem bellediklerimden ötesini göremem.

Anlayışı genişletip derinleştirmek bir yol susup kulak vermekle başlamaz mı?

*

Dervla Murphy’nin Baltistan yolculuğunu anlattığı kitabı (Where the Indus is young) yayımlandığı 1977’den (çocuğu bir katman az giydirdiği görülen anneyi ilgili resmi kuruluşlara şikayet etmenin, güvenlik adına çocuk bahçelerinden başlayarak gelişim alanlarını deneyim kaynaklarıyla düş gücünü çoraklaştıran yavan bölgeler haline getirmenin vb henüz norm haline gelmediği zamanlardan) bugüne kim bilir nasıl geribildirimler aldı.

Üzerine yazdığım önceki blog yazısı, okuyan birkaç kişide annelik galeyanından öte pek bir şey uyandırmadı. Murphy, boş bir güç iddiasıyla tek başına anne olmaktan yavrusunu böyle bir yolculuğa götürme bencilliği, kendini bilmezliğine, yerden yere vurulurken Rachel, yerini “çocuk şöyle yapılmalı, böyle bakılmalı” fikirlerine bırakarak bir kurbana dönüştürüldüğü köşede unutuldu.

Bunun gerekli ve şart olduğu inancıyla çocuk analı babalı dünyaya getirilmeli (ya eşcinsel çiftler denilecek olduğunda ona da açıklık getirildi; bir kadın ana, bir adam babalı elbette!), her yönüyle korunmalı, korunmalıydı.

Sanki dünyanın bütün kadınları, çocuklarınızı çocuk bahçelerinden alıp dağlara çıkarın demişim gibi kapı, ardında seyyah ve çocuğu ne yapmış, ben bunu neden paylaşmışım hiç bakılmadan çarpıldı. (Uç bir örneğin değeri yaygın olarak uygulanabilirliğinde değil, kavrayışımı esnetmesinde.)

Olmaz öyle, işte o kadar!

Oysa Rachel sağ salim dağlardan inmişti. Yeryüzüne, hayat ve ölümün ehlileştirilmemiş dipsiz gizemine, dışarıdan gelen hiçbir yaşıtına nasip olmamış bir dokunuşla. Balayını orada geçirmeyi planlayacak kadar da vurulmuş.

“Kandırılmış o!”

“Kim bilir ne travma yemiştir!”

Zihin gözümde midilli Hallam’ın sırtında kıyısından geçtiği uçurumlara onunla birlikte büyülenerek bakıyorum.

Neyle kandırıldığımı seçecek yaşta, seninle birlikteyim Rachel, diyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder