Daha önce bir ara telefonumun aptal olduğunu söylediğimde “Estağfurullah” diyecek kadar kibar (ve
telefonu da kullananla bir tutacak kadar organikleştirmiş) biri olduğundan, bir
tartımlık süre boyunca durup söyleyeceğinin nasıl anlaşılacağını düşündükten
sonra ekledi:
“Artık pek kimse mail kullanmıyor da, her şey telefonla
iletiliyor.”
Mektubunu hâlâ kağıda yazıp zarf ve pul yalayarak
gönderenlerin sınıfına düşmüşüm demek. Keyifle sırıttım. Geride kalmak diye
buna derim ki niyetim tam da o.
Her şeyi telefona sığdırmaya hafifçe takıldım.
“Ama Einstein ne demiş” dedi yumuşak ifadesiyle, “Kafam gereksiz şeyleri orada tutmayacak
kadar değerli.”
“Kuşkusuz” dedim, “Kafası değerliymiş. Ama içeriğini
ceplerindeki telefona boşaltanların büyük çoğunluğu kafalarında açılan yeri
neyle dolduruyor? Daha da fazla kedi videoları? Lagaluga?”
*
NAFTA’nın ardından Meksika’da obezitenin patlama
yaşadığını gösterir bir haber magazin izledim. Bakkalları, süpermarketleri
dolduran bol kimyasallı eğlencelik yiyeceklerin, mısır şurubuyla tatlandırılmış
asitli içeceklerin özellikle genç kuşak ve düşük eğitim seviyeli kesimlerde beslenme
alışkanlığını kökten değiştirerek obezite ile şeker hastalığını ülkenin bir
numaralı sağlık sorunu haline getirişi anlatılıyordu.
Aspartam! Şeker doymazı beynin kanına girerek bağımlısı
yapan, sonra da azar azar öldüren yoğun yapay tatlandırıcı. Geldi, bir avuçluk
ekranların bağımlısı oluşun diğer adı olarak yanıp söndü kafamda.
Bir kez gücünün, etkisinin tadını (!) alanın, fazladan
bir çaba sarf etmedikçe kölesi olup kalacağı bir ikame.
Aklını,
tat alma yetini bir avuçluk ekranlara havale etmek, uyarılma, bağ kurma
ihtiyacını karşılamayı onlardan beklemek, yapay tatlandırıcılarla gelen obezite
ve diyabetin zihinsel, ruhsal karşılığı değil mi? Bağ kurmak istiyorsan
yanındayım işte, iyisi kötüsüyle kanlı canlı bir kimse. Aralarda kaçamak
bakışlar atıp durduğun avucundakiler çok daha mı sürükleyici, ilgi çekici,
yoksa onlarla yer değiştirsek, ben telefonundan sana uzansam bu kez de onları
bırakıp bana mı bakacak fırsat kollardın?
Anlasana, bağımlısı olduğun içerik değil, akış ve o
uyuşturucu-uyarıcı akışı sana sunan ekran.
*
Teknolojiden geride kalıyorum. Avucum boş. Dışarı
çıktığımda havayı kokluyorum, seslere açılıyorum, duyularıma bayram
ettiriyorum. Seyrediyorum.
Yapılandırılmamış, yönlendirilmeyen avarelikle kendimi eğliyor,
en derin doyumu da yekpare bir odaklanmada buluyorum.
Şehvetli bir dilim pasta yerine yemeğin üzerine bir tane
kuru incir atar gibi oluyor hayatın tadı.
Doğal şeker.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder