18 Kasım 2017 Cumartesi

YOLLUK

Tel kapıyı sürüp diri karanlığa çıktım.

Doğudan yumuşak bir esinti.

Mutlak bir insan sessizliğinde rüzgarın ine çıka fırdolayı yayılan sesi, uzaklarda bir yerde bir ya da iki cırcırböceği.

Orion batı ufkuna yatmış bile ama ortalığın aydınlanmasına daha bir buçuk saat var.

İnip kedilerle selamlaştım. Akşamdan karınları tok, ayaklarıma saldırmak yerine gerine gerine karşıladılar, uyku mahmuru. Fırından yeni çıkmış ekmek sıcaklığında yumuşacık kürklerine elimi daldırdım.

Ilık oralet rengi eski-yeni sokak lambalarına sırtımı verip kıyıya yürüdüm. Pırpır eden palmiye yapraklarının şırıltı ile hışırtı arası kesintisiz müziğini duya dinleye iskelenin ucuna gittim, denizin üzerinde durdum.

Koyu çevreleyen tepelerin karaltısının hemen üzerinde gök kubbenin sessiz ihtişamı!

Uçsuz bucaksız.

Kıpırtıları yıldız ışıltılı deniz. Yutucu çekimi.


İçimi, kireçtaşından bir çakıl misali, yuvarlandıkça yükseldiği tüm bu dipsizliğe bıraktım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder