Kurumaya başlayan yaprakları büyüklük ve kalınlıklarına
göre hışırdatan rüzgardan başka şey işitilmiyor.
Sessizliği derinleşerek uzayıp giden bir gece.
Issız da. Portakal hasadını bekleyen bir karı koca ile
yaşlı bir teyzeden başkası yok civarda.
Kitabımı (bir ruh arkadaşı: John Berger, Hold Everything Dear: Dispatches on Survival
and Resistance) kapayıp kulağımı gecenin yoğun boşluğuna açıyorum.
Hiçliğinde ne kadar dolu, besleyici. Onu böyle bilemezdim internetti, Facebook’tu,
geceyi kirleten şehir ışıklarının zihinsel karşılığı uyuşturucu kalabalıkla
ilintimi kesmeseydim. (Boşluktan korkma, adımını at, zenginliğine geçit ver.)
Flüte yer açılıyor, bol alan.
*
Sadece gece ve kendi elim, nefesimden çıkma müziğim, duya
duya, duydukça nüanslanarak çaldım çaldım.
Şimdi yeniden sessizlik. Yani rüzgarın itip kaktığı
kilidin ve klavyenin tuşlarının tıkırtısı ile buzdolabının homurtusu dışında.
Sesler kadar düşüncelerin de (içsel ses, gürültü
kaynaklarının) seyreldiği gece olanca ihtişamıyla beni yeniden kuşatıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder