8 Kasım 2017 Çarşamba

SABAH YÜRÜYÜŞÜ

Tatlı bir gün. Yürüyüş havası. Kimsesiz, masmavi.

Kahvenin önündeki açıklıktan geçiyordum, ıslana kuruya rüzgarla savrulmuş gazete yapraklarına gözüm takıldı. Kancası bilincimi altlarından yakaladı. Ardından zokayı yuttum. Birkaç adım atmışken birden durup geri döndüm, sayfalardan sonuncusunun başında durdum. Anlamı bir anda vurur, dalga dalga açılır, sözcüklere dökülür hale gelirken baktım.



Bin lafa bedel bir resim.

Zamanlar (gidenin ölüm vaktiyle şimdi), mekanlar uç uca geldi. 

Acısının düştüğü yeri yakmış, sonra yavaşça kanıksanıp dinen ateşi ile bunun hiçbir şey ifade etmediği yabancılardaki kayıtsızlık. Fırtına gibi estiğinde de, varlığı hiç hissedilmediğinde de akıbetin ortaklığı: Fanilik.

Kendimizi, yakınlarımızı merkezi bildiğimiz evrenin daha böyle sonsuz merkezliliği. Aynı hesaba gelen önem ve önemsizlik, anlam ve anlamsızlık.

Kavrulmuş kağıtta siyah beyaz eski bir haber ile renkleri dipdiri, capcanlı bu gün.

.. gördü ve aydınlandı diye bitecek bir Budist meseli olabilir şiddette bir idrakti.


Fotografını çektim ve yola devam ettim. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder