Bu kedide kendime güveni, hayvan karşısındaki
konumlanışımı (efendi elbette benim!)
sarsan bir şey var. Dik, delici, yeşil, otoriter bakışını karşılamaya
çalışırken nereden tanıştığımızı soruyorum. Bu hayatta değil. Başkalarında ve
başka biçimlerde. Bir hükümdar ile yakın çalışanı en uygun düşeni. Efendi o.
Belki Asya belki Afrika, sözü sayılır bir diyarın başı. Dehası işin
felsefesinden başlayarak toplumun her katmanına yayılıyor, askeri-sosyal-dinsel
uygulamaya işliyor. Ve ben. Vezir, rahibe, cariye. Gündüzü ile gecesinde hep
yanı başında. Nereden tanıştığımızı ben soruyorum. O biliyor.
Bakışlarımızın gücü, derinliği, güveni ile ters bedenler
içinden yeniden karşılaşmamıza da şaşırır bir hali yok. Bunun da nedeninin
bilinciyle gözlerimden içeriyi, iliğimi okuyor. Benimle kalmıyor, hayatı ve
ötesini de.
Uzun bakışmada pes eden bir kez daha ben oluyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder