Tekerlekli yatağım işlemin yapılacağı odaya itildiğinde mavi üniformasıyla ayakta, devrelerimi kapatacak ilaçları karıyordu. Genç, güleç. Yarı dönük, selamladı.
Başucuma gelip elimi eline aldı. Çekmeyin, dedi. Başımı
çevirdim. İğne tiz bir girişle derimin altına süzüldü. Yüzümü buruşturdum.
Hemşire tüpleri burnuma soktu. “Plastik kokusu rahatsız edebilir. Oksijen
veriyorum.” Öte yanda damara basılan ilacın keskinliğiyle kasıldım bir an. “Yok, rahatsız
olmam” dediğimi hatırlıyorum. Sonra da hiçbir şey.
Parantez kapandığında odaya getirilmiş, capcanlıydım.
Gidişlerde (nihayet de en sonuncusunda) korkulacak bir şey olmadığını, bütün
yapacağının kaydırağın başına oturup ellerini bırakmak olduğunu vaaz ediyor öte
tarafa bu yarı sanal kısa turlar. Rüyaları çevreleyen derin, koyu, doyurucu
karanlık.
Bitti, dediler, giyinebilirsiniz.
Doktor olsam anestezist olur muydum?
Olabilirdim. Bu işin diplere karışan mitolojik bir yanı
var -en azından eğitimini alana kadar.
Tanrısı da Morpheus.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder