Ne çıkacağını bilmeden (ama yekpare bir dürtüyle) işe koyuldum. Duvar süslerinde kullanılanlarla torna artığı kıvırcık metal olanların karşımı gibi kızıl bir şeridi önüme çekip çılgın bir çalkantı halinde iyice kıvrımlandırdım. Düzensiz, vahşi bir hareket! Bunu ilk kağıt üzerinde yerleştirdim. Sonra grafikerlerden tuval gibi zemin geldi; çok uçuk sarıdan bej ve griye degrade bir yüzey. Tuvalin boş kalacak köşesinde kesişmeden uzanan enlice açık gri şeritler basılıydı. Kızıl kıyametimi ters bir L biçiminde bu tuvalin sağ uzun ile alt kısa kenarı arasına yerleştirdim. Sonuç çok memnun etti. Yanımda beliren sanatçıya, tek karar veremediğim dedim, bu sakin kısma biraz siyah serpiştirmeli mi? Adam hiç duraksamadan kalınca bir kavanoza uzanıp içinden karabibere benzeyen bir toz serpti -nouvelle cuisine tabakların sığ sosuna serpilen baharatı hatırladım. Yapılması gereken buymuş! Şimdi her şey tamamdı. Çalışmanın adını Ateş koydum.
Rüyanın kalanı boyunca da bütün
kompozisyonu tekrar tekrar aklımdan geçirip unutmamaya çalıştım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder