Metronomla çalışıyorum. Sil baştan. Ölçü ölçü,
hatta bazen vuruş vuruş parçaları yazıldıkları gibi okuma disiplinine. Maruz
kalanlar için sıkıcı, bıktırıcı, kızdırıcı olmalı.
Benim için değil.
60’ına yakın hayatına bir müzik aletini buyur
ettiysen sabır ile sebat konusunda 32 kısım tekmili birden bir kursa da
yazıldın demek.
Küçük ve o kadar küçük olmayan flütlerim benim
bazen can simidim bazen yoldaşım bazen de önüme serdikleriyle hocam. Bağlılığım
işin zahmetini kat kat aşıyor.
Nota sehpası karşısında arada bir ikiye
bölündüğüm oluyor. Bir yanım, cebelleşen diğerini izliyor. Flütü de notaları da
karşı duvara fırlatmanın nasıl bir şey olacağı fantezilerine dalıyor. Uğraşan
ise bundan tamamen uzak. O, günün birinde belki geleceği noktanın bile peşinde
değil. Anda. Beceriksiz mi, savruk mu, bir türlü akıcılaşamıyor, öğrenemiyor mu,
bunlar meseleleri değil. Sadece flüt, nefesi, parmakları ve o an var. Ufak
teknesiyle denize açılan gariban balıkçı gibi. Çabalarının fiziksel karşılığının
pek mütevazı olacağının farkında.
İşin parmaklarının kıvraklığını, kulağının
keskinliğini gerektirmeyen yanında ise bağlılığının, sabrı ile sebatının
karşılığı her seferinde ağlar dolusu derya kuzusu oluyor.
Flütün içinden |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder