Adamakıllı incinmiş, belli. Yüzü karara, sesi tıslaya onu
çileden çıkaran davranışa saydı döktü.
Savcı suç isnadında gerekçe olarak başvuracağı yasa
kitabını açıp altını çize çize okur gibi dayanak aldığı normları bir solukta
sıraladı. Terbiye. Arkadaşlık. Dostluk.
Haklıydı işte! Ona ters davranan ise haksız.
Yetmiyor, yüreği bir türlü soğumuyordu. Yaralanan
kalbiydi, o aklına sığınıyor, genel geçerli saydığı, öyle olmasına gereksindiği
kuralları kılıç ve kalkan ederek iyileşmeye çalışıyordu ama olmuyordu tabii.
Elin kanarken gidip ayağını sararsan kanama durur mu?
Aslında yerine oturmadığını içten içe bildiği haklılık
iddiasında yandaş arıyordu.
Benim de yüzlerce defa yaptığım.
Birden fazla kişi karanlıktan daha mı az korkar?
Müttefik yerine sana sunabileceğimin daha iyisini sunayım
ister misin? Böyle karşında otururken apaçık görüneni geri yansıtmamı?
Gerçi başka birine, birilerine karşı aynı fikirde, bitişik olmanın sıcaklığını, güvenini, doyumunu
vermez (dedikodu da bundan beslenmiyor mu; birini orta tabağına yatırıp kendimizi
haklılığın, doğruluğun, sağduyunun, dirayetin hakiki temsilcileri görerek
şehvetle kesip biçmiyor, ruhsal yamyamlık yapmıyor muyuz?) ama uzun vadede
işine daha çok yarayabilir belki.
Boş ver dayanaklarını, hak iddiasını. İncindin, o kadar.
Duygunu kat kat çaputtan soy, çıplak kalsın, öyle bil. Karşıdan beklediğin
dikkatle, ilgiyle yaklaş hissine, sar sarmala. Hiçbir yandaşın, haklılık
onayının ulaşamadığı bir derinlikten dokun, gereğini yap.
Göreceksin, o zaman kanama şıp diye kesiliyor. Ne yandaşa
gerek kalıyor ne karşındakilerin sana beklediğin gibi davranmasına.
Karşındakine gelince, senaryosunda en fazla ikincil bir
kişiden ibaretsin –kimse kimsenin senaryosunda baş rolü, filminde yönetmenliği o kişinin kendisinden
alamaz. Kafalarımızın içinde elişi alemlerimizde yaşayıp gidiyoruz işte. Şu her
köşeye sıkıştığımızda “normlar, doğrular, kurallar, medeniyet!” diye
sarıldığımız fikirler insana davranışını hepsi hepsi üzerindeki baskıdan
kurtulma (karşıdakinin dırdırını kesmek ya da tezahürü kurtarmak) isteğiyle zoraki
değiştirtiyor. Bir davranış zoraki ne kadar değişebilirse artık. Haklılık
iddiasında olanın mahcup etme, suçluluk hissettirme tehdidi altında.
Yani aslına bakarsan düpedüz zorbalık.
Haklı mısın haksız mı, bilemem ama tepkin, hak talebin ne
senin ne kimsenin işine yarar, yüreğini ısıtır, aklını keskinleştirir bir adıma
dönüşüyor.
Bu sabah gün canhıraş bir çığlık gibi doğdu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder