İlk iki sıra şezlong ile şemsiyelerini kaldırdılar.
Kalanda da tek tük insan oluyor, günü birlikçiler de azaldı (nihayet). Çoğalan,
dişli karasinekler.
Pusun kalkmasıyla renkler toklaşıyor, ışık, bardağa koy
iç, bakmaya doyamadığım o sonbahar ışığı derinleşiyor. Sıcaklığı düşse de su
henüz serince.
Disko suskun, etraf sessiz, bu kendi halindeliği ne çok
özlediğimi hissede hissede denize girdim. Kesintisiz bir tempo tutturdum.
İplerin orada durup kafamı sudan çıkardığımda sesi geldi, her zamanki gibi benden
biraz önce gelmiş, girdiğim yerden girmiş, az ötedeydi. Beyaz kepi, kır
saçlarıyla beyefendi kafalı o adam.
Her zamanki gibi gözümün önünde dev bir akciğer canlandı.
Bayramlarda kamu binalarından sarkıtılan bayraklar kadar büyük. Kıyamet kadar
pisliği, şiddetli bir ses eşliğinde art arta silkelenen ciğerden boşaltılmaktaydı.
İçimden çoktan oturmuş ismiyle seslendim:
Günaydın Balgam Bey!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder