25 Ağustos 2012 Cumartesi

YALNIZLIK MI ZOR?

Kenarında dirsek çürüttüğü pencereden seslenen üst kattaki hanım, tiradını apartmandan içeri girmek üzereyken yakaladığı genç komşunun başından aşağı boca etti. Umarsız can sıkıntısının kapı gıcırtısına incelttiği bir sesle gününün sorulmayan hikayesini noktasız virgülsüz sayıp döktükten sonra ağlamaklı, ekledi:

“Yalnızlık çok zor!”

Yalnızlık mı zor?

Ara vermeye değecek bir iletişim, ilişki olmadıkça dünyanın en güzel şeyi oysa.

Ötesine geçilemeyen kurallardan, elinde oyuncak olunmuş “toplumsal” (en azından kişi üstü) dilden, bozdurulup bozdurulup harcanan geçmiş teranelerin tekrarından, konserveden yaşanan hayatların yavan tadından uzak, bir başınasın.

Dikkatin, rüzgarın öyle esiyorsa dağılıp gidişlerin, dalgalanmaların tek parça. Yaşamla arana giren geciktiriciler, sulandırıcılar, bulandırıcılar yok.

Sessizsen sükuneti, coşkuluysan taşkın sevinci, derin kederi, çığlık çığlığa acıyı, huşu ve sakin keşifleri dönüp nasıl görülüyorum, algılanıyorum, anlaşılıyor muyum diye sağına soluna bakınmadan dibine kadar yaşarsın.

Kendinle birsen, uyum peşinde oranı buranı bastırıp reddedip kesip biçmeden tek parça halinde yaşıyorsan, derdin kıymeti kendinden menkul bir “tutarlık” değil de o andaki harmanın her ne ise baktığını, içine daldığını onunla hemhal algılıyorsan ne mutlu! Ötekiler insan ilişkilerinden yatıştırılmayı, yenilenen onay duygusunu, eğlenmeyi, oyalanmayı, canlandırılmayı beklerken sen bunların yokluğunda serpilir, dirilir, kendini bulur, hayatla sarhoş olur, hayatla da ayılırsın.

Özgürdür düşüncen. Olmadık sorular sorar, çerçevenin alabildiğine dışına çıkarsın. Çağrışımların çakmak çakmak, ne bileşimler oluşturur serbestçe. Aynı görünen, her çevirişte başkadır, ekstra yenilikler, daha daha yenilikler aramazsın. Hayat yalınlaşırken zenginleşir.

Yalnızlık mı zor?

Zor olan, yalnızlığına sen buyur etmeden sokulan burunlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder