12 Ağustos 2012 Pazar

PİL


Babamla en sık aldığımız şeylerden biri pil. Çeşitli gereç için boy boy pil. Hepsi de yanlış.

En çoğu da şu 30 yıllık duvar saatine. Pilli ya da pilsiz, alındığından beri işini yapmayan şeye. Demirperde zaman-mekanından. Başındaki Praglı işçi (belki de eski bir büyükelçi, bakan, eşekten fena düşmüş öyle bir kimse), hayata, sisteme, Ruslara küfürle, zamanla kendi ilişkisinin zehrini akıtarak parçalarını bir araya getirmişe benzeyen bir garip saat.

Rustik görünümü mü babamdan bu sonsuz krediyi, hoşgörüyü, kör anlayışı koparıyor? Bunu annemin alıp yazlık evin duvarına asmış olması mı? Adam gibi gösterdiği değil de çağrıştırdığı zamanın anıları mı? Ama babam, yarıdan fazlasını burada geçirdiği 30 yıldır saatten vazgeçmiş, umudunu yitirmiş değil.

Güneye her inişimde gözümün saate, hasta bir kalp gibi 2-3 saniyede ya bir ya sekiz- on iki kez tıkırdayarak şaşmaz biçimde yanlış gösterdiği zamana takıldığını fark eden babam, “Pilden!” der. “Eskimiş. Yenisini almak gerek ama burada bulunmuyor.”

30 yıl içinde insanın eşine, çocuklarına, tanrısına inancı bile kim bilir kaç kez dalgalanacakken onun bu şaşar saate beslediği şaşmaz inancın tek parçalılığı beni kızdırıyor, güldürüyor, büyülüyor.

Dağı aşıp her şeyin bol çeşitli olduğu yerlere gittiğimizde ya o ya ben veya birlikte saatin yeni pilini alırız. Döndüğümüzde babamın ilk işi saati heyecanla duvardan almak olur. Yüzüstü dizlerine yatırır. Saatin bana değil de ona, kendisinden umudu hiç kesmemiş bu kişiye zamanı şöyle tıkır tıkır saymasını sağlayacak pili ambalajından çıkarır. Ve.. uymadığını görür! Omuzlarının çöktüğünü, dünyasının karardığını da ben görürüm. “Hay aksi! Bir büyüğünü alacakmışız” der. Ya da bir küçüğünü. Yanlış saate doğru pil arayışı çok dışımda olduğundan omuz silkip alınan daha doğru şeyleri yerlerine yerleştirmeye devam ederim.

Pilin tuttuğu zamanlara da rastladım.

Saatin günü gece, geceyi gün edişi kadar babamın, bir gözü dakik kol saatinde, sık sık önünde dikilerek yelkovanla akrebi olmaları gereken yere itip çekişine bakarım o vakit.

Bir elde muhallebi kasesi, peşinden koşturulan paşa çocuklarına benzer baştan bozuk bu şeyi aşkla doğru yola getirme çabasına.

Olmazı olur, yoğu var gösteren derin sevgiye.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder