İlk uzaktan gördüm. Aksıyordu. Baktım, ön bacağı yok. Dün tanıştık. Marketin girişine boylu boyunca yayılmıştı. Sarı boz postu ışıl ışıl, besili, tatlı suratlı iri bir çoban köpeği. Fatoş içerden geldi, “Kalk ordan Paşa! Tam yerine yatmışın. Gel şuraya uzan” deyip yeni yaptığı pişiden bir taneyi yem olarak uzattı. Hayvan, “İyiydim öyle ama peki madem” der gibi ağır ağır doğruldu, pişiyi şöyle bir koklayıp (“Kızartma hamurla işim olmaz!”) kafasını çevirdi, gidip az öteye yattı.
Tanıştınız mı, dedi Fatoş.
Hikayesini anlattı. Marketin önünde bulmuşlar. Yavruymuş. Çarpan kanlar içinde
bırakıp kaçmış. Alıp veterinere götürmüşler. Bacaklarının biri kırık, diğeri
haşat. Yaşamaz demiş veteriner. Fatoş yine de ameliyat etmesini istemiş. Uzun
ameliyattan bir bacağı kesilmiş, diğeri sarılı çıkmış. 10 gün orada kalmış.
Fatura kabarınca Fatoş tamam, bundan sonra ben bakarım demiş. Pansumanı,
sabah-akşam iğneleri?
“Yaparım!”
Yapmış da. Hayvan
toparlanmış, serpilmiş, şöyle sere serpe uzandığında adına hakkını vererek
yaşıyor.
*
Kedilerin talihi o kadar
yaver gitmemiş. Pandemide kırılmışlar. Çok azı kalmış.
Geçende marketin damacana
suları arasına terk edilmiş el kadar yavruyu 8-10 yaşlarında iki kardeş aldı. “Sütleri
benden” dedi Fatoş. Oğlanın bağrına bastığı bebeyi götürürlerken “Bir de ad
bulun” dedim. Bakıştılar. Oğlan “Mucize olsun mu?” dedi ablasına.
Anneleri ben çalışıyorum,
çocuklar okulda, kim bakacak diye itiraz etmiş. Bir yolu bulunur, demiş Fatoş. Öyle
de olmuş. Yeni doğurmuş bir kedi oradan geçerken yavruya yanaşmış. Sarıp
emzirmiş. Akşamına başka bir tanesi aynını yapmış. Kediler bunu yapar, annesiz
yavrulara süt analığı edermiş.
Kılıktan kılığa şefkat,
merhamet, koruma.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder