14 Mayıs 2022 Cumartesi

ENFLASYON

 

Yılın yarısını geçirdiğimiz buraya geldiğimizde babamın başlattığı geleneği sürdürüyor, markete avans veriyoruz. Bizim defter veresiye değil, alasıya. Defterleri atmadık. İlki (bir gazete eki cep ajandası) 2008’den. Kullanmakta olduğumuz 2015’ten. 1 ila 4 kişinin bakkal hesabı 6-7 ayda 1-2 bin TL. Tüp gazın 80-85 lira olduğu çağlar. Enflasyonun bir etkisi, zaman algısını künefe peyniri gibi sündürmesi. Tüp gaz şimdi-lik (bugün bile diyemiyoruz artık) 480 lira.

Hafta başı yola çıktığımda benzin 20 küsurdu, aşağı yukarı yarım depoyu 365, 450, derken dün 540 liraya doldurdum.

Anlamlandırabilmek, takip, bütçe elimizden çıktı. Pahalı ne, ucuz ne, bilemez olduk. Dilimiz bile dolanıyor. İnsanlar artık paradan sıfırlar atılmazdan önceki gibi milyonlar, milyarlar ile konuşuyor.

Enflasyonun bir etkisi de pandeminin hemen ardından daha da körüklediği kaygı. Yoksul, orta halli demeden pençesine alıyor. Yoksulun kronikleşen varoluş kaygısını ezildikçe ezilen orta halli, ufukta belirip hızla üzerine gelen bir afet olarak hissediyor.

Zaten güvencesiz bir toplumken bu durumun enflasyonla akutlaşması davranışlarımızı da belirliyor. Sınır tanımazlığımız, hak bilmezliğimiz yerini keskinleşen bir “ez ki ezilmeyesin” düsturuna bırakıyor.

Birbirimize “Biz ne zaman böyle kötü insanlar olduk” diye soruyoruz. Hoyrat, başkasına duyarsız, sevgisiz.



Ezende de ezilende de derin bir yapayalnızlık hissi. İşlerse orman kanunlarının işlediği bir cengelde tek başınalık.


*

Alasıya defterini rastgele açtığımda karşıma çıkan “Yoğurt, tereyağı vs 16,75 TL” satırını (2014) ne gerilerde kalmış masumiyet çağından inanılmaz bir sada olarak işitiyorum.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder