23 Nisan 2021 Cuma

CÖMERT GÜNEŞ

Jandarma köy girişini kesmiş, gelenler çok daha uzun bir kuyruk oluşturmuştu. Pazara gidiyordum, beni yana çekti. HES kodu ya da maske sormasını beklerken geçende yine yağan çöl kumu ve kuş pisliklerinden kağıt hamuruna dönen ön camı göstererek “Silin şunu!” dedi. “Böyle de gidilmez ki!”

Oysa kendisini görünmez kılan kafesi ardından seyrine daldığı sokakta hiçbir şeyi kaçırmayan bir haremlik kadını gibiydim.

Silemem, dedim, bu halde cam çizilir, yıkatmaya götürüyordum. Doğruydu.

Bu kez ceza yemedim. Ama kendisi henüz görünmese de jandarmanın tehdidi, dışarı maskesiz çıktığımı sıkıntıyla fark ettiğim rüyalarımda liseye dönüş kabusuna yaklaştı, hatta onu geçer oldu.

*

Kah Afrika’dan geleceği tutan çöl kumu kah sürekli inşaat, tadilat toz toprağı, çoğunluğu birinci sınıf olan arabaları diğerlerine eşitliyor. Milyonlarca Euroluk gözbebekleriyle yarım yüzyılı devirmiş görünen tek tük yerli araba ve aradakiler, hep birlikte Dakar Rallisi kaçkınları gibi fink atıyoruz. Daracık, sonra birden umulmadık yerlerde genişleyen kargacık burgacık yollar, işaretsiz uyarısız delinip deşile kendi ralli parkurlarını oluşturuyor. Kaygısızlığımız salgınla birlikte yükselirken plansız kuralsız inşaatlarımız ve başka meşgalelerle bu parkurlarda günlerimizi gün ediyoruz.

*



Hislerim, tepkilerim alacalı bulacalı, yaşar giderken güneş kendini hissettirmeye başladı.

Önce hafifleyen, yavaşça ısınan, belli belirsiz hoş kokular taşıyan havayla.

Işığın, renk tonlarının değişimi peşi sıra geldi. Günden güne derinleşiyor, tatlanıyor.

Derken güneş, ön cebinden ucu seçilen yaz ile bahar güneşi oldu, anaç bir kucak gibi tepemden başlayıp kucaklıyor. Engin, dipsiz. Ayrım gözetmeden türdeşlerimi, beni, dalıp gittiğimiz türlü çeşitli hayat rallisini, düzeni, çarpıklığı, sağlığı, çürümüşlüğü. Ölüm ve yaşamı.

Gözüm, kulağım onda. İliklerime işlemesine, böyle her şeyin, bütün ikiliklerin, çelişkilerin üzerinde ışımanın sırrını ruhuma fısıldamasına kapımı açıyorum.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder