Anthony de Mello’dan (The Way to Love: The Last Meditations of Anthony de Mello)
“Dünyanın her yerinde insanlar sevgi peşinde. Herkes dünyayı sadece sevginin kurtarabileceğine, hayatı yaşanır kılıp anlamını bir tek onun verebileceğine inanmış. Fakat ne kadar az kişi sevginin gerçekte ne olduğunu, insan yüreğinde nasıl doğduğunu anlıyor. Sevgi çoğu zaman başkalarına duyulan iyi hislerle, iyilikle ya da şiddetsizlik veya gördüğü hizmetle bir tutuluyor. Ama bunlar kendi içlerinde sevgi değil. Sevgi farkındalıktan doğar. Birisini hafızanızın, arzunuzun, imgeleminiz ya da ona yansıttıklarınızın çerçevesinde değil, ancak şimdi ve burada nasıl ise öylece gördüğünüz kadardır. Yoksa sevdiğiniz o kişi değil, ona dair oluşmuş fikriniz ya da kendisi olarak değil, arzu nesneniz olarak o kişidir.
Bundan ötürü sevginin ilk
edimi bu kişiyi, bu nesneyi, bu gerçekliği aslında olduğu gibi görmektir.
Bu da arzularınızı,
önyargılarınızı, anılarınızı, yansıttıklarınızı, seçici bakma biçiminizi bir
yana bırakma yolunda muazzam bir disiplin ister, o kadar büyük bir disiplin ki
çoğu insan kendini böyle bir şeyin ateşine atmaktansa apar topar iyi
hareketlere, hizmete girişir. Görmeye zahmet etmediğiniz birine hizmet etmeye
koyulduğunuzda karşıladığınız onun ihtiyaçları mıdır, kendinizinkiler mi?
Dolayısıyla sevginin ilk bileşeni diğerini gerçekten görmektir.
İkinci bileşeni, kendinizi
görmek, farkındalığın amansız ışığını niyetlerinize, duygularınıza,
ihtiyaçlarınıza, samimiyetsizliğinize, çıkarcılığınıza, fırsatçılığınıza,
kontrol ve manipüle etme eğiliminize tutmak da bir o kadar önemlidir.
Keşfettikleriniz ve sonuçları ne kadar acı verici olursa olsun bu da tavırlarınıza
adını koymaktır. Diğerine ve kendinize dair böyle bir farkındalığa erişirseniz
sevginin ne olduğunu bileceksiniz. Çünkü o vakit uyumayan, dikkatli, berrak,
duyarlı bir zihin ve yüreğe, algı açıklığına ve her an her duruma isabetli,
yerinde bir karşılık vermenizi sağlayan bir duyarlığa ulaşacaksınız. Kimi zaman
karşı konulmaz bir şekilde eyleme girişirken başka bir zaman kendinizi tutacak,
geri çekeceksiniz. Bazen başkalarını görmezden gelirken bazen de onlara
aradıkları dikkati vereceksiniz. Kimi zaman direnç göstermez, yumuşak olurken
bazen de katı, ödün vermez, tavrında kararlı, hatta şiddetli olacaksınız. Çünkü
duyarlıktan doğan sevgi pek çok beklenmedik biçim alır ve peşin kurallara,
ilkelere değil, an’a, somut gerçekliğe karşılık verir. Böyle bir duyarlığı ilk
kez tecrübe ettiğinizde dehşete kapılmanız olasıdır. Çünkü o zaman bütün
savunmalarınız alaşağı olacak, samimiyetsizliğiniz gün yüzüne çıkacak,
etrafınıza diktiğiniz duvarlar yanıp gidecek
Yoksulun acınası halini
gerçekten görmeye giriştiğinde bir zenginin, baskı altında tuttuğu insanların kötü
durumunu gerçekten gördüğünde güce aç bir diktatörün, inançlarının olgulara
uymadığını gerçekten gördüğünde bir fanatiğin, bağnazın kapıldığı dehşeti
düşünün. Sevdiğinin sevgilisi değil, ona ilişkin imgesi olduğunu gerçekten
görmeye karar vermiş romantik bir aşığın dehşetini. İnsanın girişebileceği en
acı verici, en korkutucu eylemin görmek olmasının nedeni de işte budur. Sevgi
bu görme eyleminden doğar ya da daha doğrusu görmek Sevmektir.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder