Kırk yılın birinde bir köpek peşime takılıyor. “Sen yürü, ben ayağına dolanmam, peşin sıra ya da önünden giderim. Maksat ipi uzun bir yarenlik” der gibi.
Geçende kara bir köpek
böyle takıldı.
O aynı yerleri köpekçe,
ben insanca görüp algılayarak birkaç kilometre birlikte gittik. Sık sık yol
kenarındaki bitki örtüsüne burnunu sokup hararetle kokluyor, zengin algısı
gıpta ve merakımı uyandırıyordu.
Asla sıkılmazsın değil mi
sen? Kim bilir ne nüanslar algılıyorsun, ne tekrarlamaz bileşimler.
Kanıksamanın donukluğuyla örtülmeyen bir dünyan var, belli. Benim şöyle bir
bakıp geçtiğim yerlerde derin keşiflerin, iz sürmelerin, kulağını, burnunu hiç
kapamayışın ile hayatla arandaki ne sıkı bir bağ. Her daim canlı, taze, uyanık.
Sana bakmak beni de aynına dürtüyor.
*
Dolaştığım yerlerdeki
köpek bölgelerini biliyorum. Genellikle bir iki hayvanlık ama yolumun tam
ortasındaki giderek büyüyen bir sürüden soruluyor. (Önceden bir ikisi sana
aşina olmuşsa sorun yok, diğerlerini yatıştırıyorlar. Tersi de olabiliyor,
birkaçının önünden tepkilerini uyandırmadan geçmişken diğerlerinin ortalığı
ayağa kaldırmasıyla bunların da şamataya katıldığı. En fazla yaygara koparana
yöneliyorum o zaman. Durup sakin sakin konuşuyorum. İşe yaramadığı olmadı ama
sürü dedin mi adımını denk alacaksın tabii, adı üstünde.)
Yaklaşıyoruz dedim kara
ahbabıma. Bunlar ona buna atılır, seni aralarına komazlar, hadi dön artık.
Hataymış. Sesimi ilk defa duymasıyla beni sevdi bu insan! diye
yorumlayıp yanaştı. Köşedeki boş evin bahçesini tutan yarım düzine irili ufaklı
köpek fırlayınca da bana iyice yapıştı. Lesepasem vardı, aralarından ben
geçtim, onu çevirdiler. Eyvah! Fakat bana nasıl arkadaşça yaklaştıysa onlara da
öyle yaptı. Baktım, saldırganlıkları sönmüş, merakla kokluyorlar.
Ancak bölgeden bölgeye
geçmenin tehlikelerine uyanmamış ya da aldırmayan hayvanlar yapıyor bu işi ki
nadiren bir köpek böyle uzun uzun eşlik ediyor.
Hoş bir yarenlik.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder