Bir kitap okudum, burnum açık kaldı!
Çok yabancısı olmadığım
bir konuda araştırmacı James Nestor’un peşine takıldım. Konuya bir de onun
kitabı Breath: The New Science of a Lost Art ile dokundum.
Nefese.
Nestor tıkalı sinüsleri, alerjileri,
ağız yapısı problemleri, soğuk algınlığına yatkınlığıyla kendini tipik bir
nefessiz olarak tanıtmakla başlıyor. Bir tavsiyeyle fazla bir şey ummadan
parasız bir nefes dersine katılıyor. Pek ilgisiz. Söylenenleri yapar, bir yandan
katılımcıların karikatürünü çıkarırken vücudunun birden ısındığını, açıldığını
hissedip şaşırıyor.
Uyanan ilgisi, merakı
izleyen on yıl içinde onu konunun kapsamlı araştırmasına dalanlara verdiği ismi
nefesnot (nefes yolcusu, astronot gibi, pulmonaut) olarak
çevirdiğim kişilerle yol arkadaşı ediyor.
Nefesnotlar bu kadar yaşamsal bir işlevin sadece bozukluklarına
eğilmeyen, günün tıbbi uzlaşmalarının dışına çıkarak nefesin olanakları ve
sınırlarını araştırırken tarih öncesinden kadim geleneklere uzanan işinin profesyoneli
insanlar. Antropologu, ortodontisti, doktoru. Ya da yolunu kendi açanlar.
Olimpiyat şampiyonları, operacı eğitiminden yatalak hastaları ayağa kaldırmaya
diyaframı akıl almaz biçimlerde kullanan koro şefleri. Önce şarlatan denmiş,
sonra baş köşelere buyur edilmiş, derken unutulup gitmiş, bugün söylediklerine
yeniden dönülen potansiyel çığır açıcılar.
Nefes ile uğraşmanın böyle
tuhaf bir tarihi olmuş. Bedenlerimizin doğal olarak bildiği yeniden
keşfedilmiş. Ardından modern zamanların yanlış oturan yeni alışkanlıkları
arasına kaynayıp yine unutulmuş. Kitabın alt başlığı da ondan:
Kayıp Bir Sanatın Yeni
Bilimi.
Nestor, Stanford
Üniversitesiyle iş birliği içinde kendini denek ediyor.
İlk ulaştığı, kendisinin
de bir örneği olduğu olgu: Nasıl nefes alacağımızı unuttuğumuz, bilmediğimiz.
İkincisi, burundan solunumun
sağlığı.
Duyduğumuz şeydir. Burun
havayı ısıtır, nemlendirir, süzer, akciğerlere zarar vermeyecek şekilde iletir.
Öyle mi yapıyoruz? Büyük çoğunluğumuz
çoğunlukla hayır!
Böylece burun deliği Alice’in
tavşan deliğine dönüşüyor ve kıvrımlarından kendimizi Himalaya mağaralarından
Paris katakomblarına, ölmeye bırakılmışların koğuşlarından bitiş çizgisini
herkesten önce göğüsleyen atletlere tarih senin, coğrafya benim dört bir
bucakta buluyoruz.
James Nestor beni her
alanda cezbeden tutkulu zihinlerden. Enine boyuna sarıldığı nefes konusunu
berrak bir sürükleyicilikle sunuyor.
Konu geniş. En iyisi
kitabı okumak.
Okumayacaklar için ise
devam edeceğim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder