15 Şubat 2021 Pazartesi

BİR NEFES SIHHAT -2

James Nestor’un kitabında en hoşuma gidenlerden biri de insanın evrimini nefes açısından özetlerken yarattığı izlenim oldu. Düzenli bir dalganın yumuşak eğrisi misali bir hızlı çekimle;

İki ayak üzerine kalkışımız

Ellerin kullanımı

Homurtu ve çığlıktan dile geçiş

Konuşmayı mümkün kılacak değişim ile larenks geri itilirken yüzün buna göre şekillenmesi

Geri giden çene, yüzden kalkarak daralan burun

On binlerce yıldan geçerek 300 yıl öncesine geliş

Ateşin keşfi ve yiyeceklerin pişirilerek yumuşatılmasıyla başlayan çene yapısının gücünü yitirmesinde işlenmiş gıdayla girip bugüne geldiğimiz yeni yol.

Evrim artık “koşullara en uygun olanın hayatta kalması” anlamına gelmiyor saptamasına katılmamak mümkün değil. Evrildiği bu yeni yönün ismi de varmış; dysevolution -nasıl çevirsek? Natekamül?

Hızla edindiğimiz lapacı çeneler ve nefes yollarının, her şeyin her şeyle bağlantılı olduğu organizmalarımızda anatomik ve fizyolojik olarak yol açtıkları saymakla bitecek gibi değil.

Çarpık, çürük dişlerden tıkalı sinüslere, kemik kaybından alerjilere, astım, uyku apnesi, ajitasyon, dikkat eksikliği, enflamasyon, bağışıklık zaaflarına, organik paslanma olarak adlandırılabilecek, hücre oksijenlenmesinde bozukluklardan kaynaklanan kanser türlerine.

Gereği gibi nefes alıp vermez olmanın bedelleri.

Yol ayrımı da nefesin burundan ağza geçmesiyle başlıyor.

Olması gerekenden bu kopuşu kitap boyu çağlara göre kafatası kıyaslamalarından (Paris katakomblarına bu sırada iniyoruz) güncel değerlendirmelere bir lunapark treninde yolculuk eder gibi izliyoruz.

Durum bu ve hiç, hiç iç açıcı değil. Hele şu pandemi döneminde!

Çareler?

Üçüncü yazıya.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder