Jacob van
Eyck’in müziği bana liman
oldu. Çeşitli derlemelerde karşılaştığım parçaları hep diğerleri arasından öne
çıkıyordu. Daphne, Onder de linde groene, Laura.
Tatlı, dipten bir yakınlık
hissiyle tellerimi titretiyor.
Derken define sandığına
ulaştım! İki kitabında onlarca parçayla Der fluyten lust-hof koleksiyonu.
Onse vader in Hemelryk ile
birlikte yakınlığıma kavrayış isteği katıldı. Ölçü ölçü çalışmaya başladım.
Sadece çalmak değil, anlama isteğiyle. Seslerin birbiriyle ilişkisi, ayna tersi
tekrarlarla yarattığı yansımalar, insanı yumuşak eğrilerle oluşturulmuş bir hız
trenine bindiren çeşitlemeleri. Yalın başlangıçları izleyen keşif yolculukları.
Ben yazarken Erik Bosgraaf
çalıyor. Usta ile adımlarının ufaklığı, yolun uzunluğuna aldırmayan karınca.
Sonuç değil yolculuk diyen, şevk ve doyumu orada bulan bir amatör.
Seyahat kısıtlamaları, her
türlü daralma oracıkta kalsın, önünde engin bir diyar var flütümün, cümle cümle
adımlanacak, tepe bayır dolaşılacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder