22 Ekim 2020 Perşembe

GİDENLER İLE KALANLAR

Fotografın bir ucunda, hemen su çizgisinde oturmuş bir amatör balıkçı, karşı köşesinde, açıkta Halas.




Halas dolanır durur denizlerde. Baktım 1914 Glasgow doğumluymuş. Yüz yıla yakın Boğaz’da vapurluk ettikten sonra Simaviler almıştı. Onlar da bir işadamına satmış. Sahibi kullanmadığında kiralanıyormuş.

Kaç kez elden geçmiş ama endamıyla hâlâ da bir Boğaz vapuru. Belli bir sahnenin belirgin dekoru. Başka yerleri kendi kalarak yabancılaştırıyor. Ayrıksı olan o değil de orası gibi yapıyor. İstanbul soyluluğundan o kadar emin. Aradan bu kadar zaman geçtikten sonra halka hizmet etmemiş de bir kıyısından saraylıymış gibi.

Devran dönmüş. Halkın yerini burjuvazi almış. Gövdesiyle birlikte tarihi de elden geçirilmiş.

Geldi, bizim koya demirledi. Günlerdir gözüm onda yürüyorum. Tepelerden, uçtan uca kıyıdan değişen açılardan, değişken ışıklarda seyrediyorum. Geceleri de ışıl ışıl yanıyor.

Onlarca yıllık yaşamına giren çıkanların hayaline dalıyorum. Büyük savaşlar, büyük zaferler, çöküşler, yeniden yükselişler. Zamanın bu geniş çarkı içinde bir solukta gelip geçen insanların hızla dönen ufak çarkları.

Halas’ı balıkçı ile birlikte çekişimin ertesi bir can daha göçtü hayattan, hayatımdan. Olası ama beklenmeyen bir ölüm. Sıradan, başarılı bir ameliyatın komplikasyonları haftalardır arafta tuttuğu Savaş’ı aldı götürdü.

Gönlü, kapısı herkese sonuna kadar açık güzelim bir ruh.

Sabahları motoruna atlayıp bizim için incecik açtırıp getirdiği bol susamlı pidelerin sıcağında bir yürek. Sesi kulağımda, anılar birden havalanan kuş sürüsü misali.

Ruhun huzur bulsun.

Doğru hatırlıyormuşum. Kurtuluş demekmiş Halas.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder