11 Ekim 2020 Pazar

İKİ KAPI

Yavaşça uyandığım bir şey: Algıyı değerlendirmede, biçimlendirme, derinleştirmede iki kapı.

İlki düz, otomatik, refleksler, koşullanmalar, kalıplarla çalışıyor. Hükmünü şak diye veriyor. Bazen açılmıyor bile. Ondan geçen, insanı pek ileriyle götürmüyor. Olsa olsa tekrarlarını pekiştiriyor.

İkinci kapı iradi. İlkinin yayı gergin mekanizmasının yerine zamanı koyuyor. Açıldığı ilk şey zamanın dengeleyiciliği. Burada ucu açık aralıklar var. Reflekslere, hazır cevaplara, hislere dur bakalım, diyor. Sinirlenecek, içerleyecek, hayal kırıklığına mı uğrayacaksın? Doyumsuz mu kalacak? Dur bakalım. İlk kapıdan geçen geçsin, engelleme.

Ama işi de orada bırakma. İkinci kapının aralığında seninle birlikte değişmeye bırak. Üzerine aldıkların süzülüp gitsin, gıcırdayan dişlerin gevşesin, boş deyip geçtiğin doldukça dolsun. Anlayışın, kavrayışın genişlesin, yaratıcı (farklı ışıklar altında, açılardan bakabilir) olsun.

Hayata geçirdikçe ikinci kapı öne çıkmaya başlıyor.


Bu sabah balkonda “Daha dün süpürmüştüm!” demedim. Çam iğneleri ve gölgelerinin ikinci kapıdan geçmiş halleriyle göz göze gelmem bir oldu.

İlk kapıda kendi zihninin vırvırı var.

İkincisinde susup geri çekilip görmek, dinlemek, duymak.

Anlar olmak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder