Bir sergi objesi gibi. Anish Kapoor’un mükemmel
yansıtıcı yüzeyleri örneğin. Senin mikroskopa gelmez cüssenin devasa büyütülmüşünden
elde ettikleri vesikalığın pürüzsüz olmaktan uzak bir yüzey sergiliyor ama bana
sorarsan yansıtıcılığı mükemmel. Her karşısına geçene kendisini.
Toplumları, kültürleri, bireyleri.
Güney Kore’nin başarısı konuşuluyor. Bizi
yanına koyuyorum. Önce topluluk diyen bir kültürle kendi bacağından asılmak
şöyle dursun, bazen hayatta kalmak bazen kendine yol açmak için yerine başka
koyunları asmanın doğal sayıldığı bir kültür. Hayatını değil kendi hayatım,
keyfim için bile feda edebilirim. Kahyası mısın!
Olağan zamanda düzen iyi kötü bunun üzerine
kurulu olduğundan normal, hatta uyum için az bir miktarı gerekli olan bu tavır,
insanları külliyen bir gemiye tıkan böyle bir krizde batırıcı.
En azından gözümüze nakşolan tüm o yayılım
eğrileri, salgının seyri projeksiyonlarına göre.
Ama sonuçta istatistiklerden, örneklemelerden
söz ediyoruz. Benzeri görülmüş olması benzersiz olmasına engel değil. Ne malum
hiç hesaba katılmayan parametreler üzerinde başlayan bir dans olmadığı?
Sakuralarını kaygısızca kutlayan Japonlar,
sayım dökümde neredeyse yer almayan Bangladeş, uçsuz bucaksız gecekondu
yerleşimleriyle Hindistan, bize bir şey olmazlar memleketi Türkiye, üst üste
bir halk olan Filistin? Diğerlerinde sağlıklı sayımlar, saydamlık hak getire
olabilir ama ya ilki?
Sen dansın bir partneriysen Korona, diğeri
içine daldığın insan, insanlar.
Peki ya kayıtsızlık, gevşeklik deyince birlikte
yürüdüğümüz İtalya diyeceksin. Bilmiyorum. Bir kimya işi bu. Akıl sır bir yere
kadar erer.
*
Dört bir yandan izlenimler
https://www.nybooks.com/daily/2020/03/23/pandemic-journal-march-23-30/?fbclid=IwAR0eSDaF8d-0nKwIQK88eCVYneovAqkWAtFffba8jKBMKuHCv2x6SgSMSAk
(Bitti sanma K, devam edeceğiz.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder