İnsanın her an gitme olasılığını herhalde hayli
yüksek tutan pek çok şey var.
Mesela bağışık kesimin toplam nüfusun ihmal
edilebilir bir oranında kaldığı ekran bağımlılığı-telefon virüsü ve yol açması
gayet olası irili ufaklı felaketler. Gözüm yolda, ellerim direksiyonda giderken
karşıdan gelen TIR, telefonunu mıncıklayan şoförünün kontrolü kaybetmesiyle
savrulup üstüme devrilebilir. Telefonundaki son korona haberlerini kaydıran
motosikletli altıma girebilir. Telefon aşkı yaya yolumda hayatımın sonu
olabilir.
Pandemi sınırlarını çoktan aşıp norm haline
gelen eli işte-gözü telefonda varoluş biçimi, titiz bir risk hesabıyla koronayı
kaç fersah geride bırakır?
Daha geçende, şiddetli yağışta, takılalı bir
yıl olmayan penceremin altından sular girdi. Elinde matkap, kulağında ensesine
kıstırdığı telefon, duvar delen işçilerini gördüğüm bir tadilat. Sıvayı
yalapşap yapanın aklı kim bilir hangi cazibesine karşı durulmaz
lüzumsuzluktaydı?
Telefon virüsü, su alan pencereler gibi düşük
can sıkıcılardan lamı cimi olmaz can alıcılıklara dikkati perişan bir paçavraya
çevirir, kronik bir hayati risk oluştururken yanında ağzı muhtemelen süt kokan
korona virüsünün dikkati gerisin geri ama bir cinnette toplaması ne ironi!
Üstelik birinin bugün yarın önünü alacak aşıya
milyarlar yatırılırken diğeri yeni-daha yeni numaralarla körükleniyor da
körükleniyor.
Birinin kesintisiz Rus ruletinde hala
hayattaysam diğerinden haydi haydi sağ çıkabilirim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder