13 Mart 2020 Cuma

ASLINDA


İnsanın her an gitme olasılığını herhalde hayli yüksek tutan pek çok şey var.

Mesela bağışık kesimin toplam nüfusun ihmal edilebilir bir oranında kaldığı ekran bağımlılığı-telefon virüsü ve yol açması gayet olası irili ufaklı felaketler. Gözüm yolda, ellerim direksiyonda giderken karşıdan gelen TIR, telefonunu mıncıklayan şoförünün kontrolü kaybetmesiyle savrulup üstüme devrilebilir. Telefonundaki son korona haberlerini kaydıran motosikletli altıma girebilir. Telefon aşkı yaya yolumda hayatımın sonu olabilir.

Pandemi sınırlarını çoktan aşıp norm haline gelen eli işte-gözü telefonda varoluş biçimi, titiz bir risk hesabıyla koronayı kaç fersah geride bırakır?

Daha geçende, şiddetli yağışta, takılalı bir yıl olmayan penceremin altından sular girdi. Elinde matkap, kulağında ensesine kıstırdığı telefon, duvar delen işçilerini gördüğüm bir tadilat. Sıvayı yalapşap yapanın aklı kim bilir hangi cazibesine karşı durulmaz lüzumsuzluktaydı?

Telefon virüsü, su alan pencereler gibi düşük can sıkıcılardan lamı cimi olmaz can alıcılıklara dikkati perişan bir paçavraya çevirir, kronik bir hayati risk oluştururken yanında ağzı muhtemelen süt kokan korona virüsünün dikkati gerisin geri ama bir cinnette toplaması ne ironi!

Üstelik birinin bugün yarın önünü alacak aşıya milyarlar yatırılırken diğeri yeni-daha yeni numaralarla körükleniyor da körükleniyor.





Birinin kesintisiz Rus ruletinde hala hayattaysam diğerinden haydi haydi sağ çıkabilirim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder