Verandanın köşesinde kim bilir neyin simgesi gibi
duruyordu. El kadar, kıpırtısız, tepkisiz. Süte, doğradığım ekmeğe bakmadı,
yiyecek olarak algıladığı bile kuşkulu. Ben ötekilerle meşgulken babam da onu
seçti kendine.
Donuk bakışlarının arkasında dağılıp gitmiş bir kedi
ruhu. İsrail!
Sütü ısıtmayı akıl etmemle canlandı. Yeter ki koksun, her
şeyi yer bunlar demişti kedi besleyen biri. Doğradığım ekmeğe, serpiştirdiğim
kuru mamaya tepki vermeye, azdan yemeye başladı. Yavaşça diğer küçüklerin
arasına karıştı. Ama asıl akrabasını babam bildi.
Bir sabah diğerleriyle sarmaş dolaş uyuduğu bahçede
doğrulduğunda fena halde topalladığını gördüm. Boyunun iki katı kuru yenidünya
yaprakları arasında üç bacakla düşe kalka yürüyüp duvara geldi, bir buçuk
karışlık zor bir atlayışla kenarına çıktı ama oradan verandaya ulaşamıyordu. Ensesinden tutup çektim. Yara görünmüyordu
ama böyle zaten az olan hayatta kalma şansı yekten sıfırlanacak.
Babam aldı. Tüylerine yapışmış çamuru çıkardı. Kucağında
tuttu, okşadı, güldü, eğlendi.
Sonunda bir sabah hayretle “Bir kedi yavrusuna gönül
vereceğime hiç inanmazdım” dedi.
Ben de. Evcil hayvanlara kayıtsızdır. Köy çocukluğundan
anlattığı hikayeler onları işlevinden ibaret gördüğünü, fazladan da belki
hoyratça eğlenilmiş oyuncaklar yerine koyduğunu düşündürürdü.
Şimdiyse kucağındaki İsrail’i okşarken pek tanık
olmadığım bir merhamet itirafı geliverdi.
“Kediler doğurduğunda eve gerektiği kadar yavru tutulur,
kalan kanala atılırdı. Bir gün bağda kanaldan acı miyavlamalar duydum, gittim
baktım, üç ufacık yavru.. Öyle çaresizlerdi ki, ne yapacağımı da bilemedim.
Ağladım.”
İsrail donukluğundan, ardından sakatlığından hızla
kurtuldu, ışımaya, iletişim kurmaya, babam da onu Ankara’ya götürsem mi demeye
başladı. (Kedi tehlikeli biçimde ayağına dolanırken kulakları duymayan babamın hayvanı
kapıya sıkıştırmasının da gösterdiği gibi bu ikisi için de hayırlı olmazdı.)
İsrail ile kardeşini akşamüzeri bir kutuya koyup biraz
dolaştırdıktan sonra kedi dostu bir yazlıkçının hayvanları beslemesi için
tuttuğu işçinin yetimhane olarak kullandığı eve bıraktım. Fikri veren arkadaşım
buradaki kedilerin –“belki de hepsi aynı halde olduğundan”- birbirlerini
hırpalamadığını söyledi. Kalan sütlerini ortadaki bir tabağa döktüğümde beş
altı kedi toplanıverdi ama aralarına sokulan iki ufağa dokunmadılar.
Uğurlar ola İsrail! Yaşlı babamın yüreğinde tatlı bir
şefkat kanalı açtın, sen de ondun o da.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder