5 Kasım 2016 Cumartesi

HAREKET ALANI

Karanlığın kırk tonundan geçerken fiziksel terörden kalan alan psikolojik terörle doluyor. Acısı fiziksel bir yaranın, darbın acısından çok farklı değil. Öfke ile bezginlik, yılgınlık iç içe. İnsan sık sık kendine doğru dürüst solumayı hatırlatırken buluyor kendini. Solukla birlikte daralan, sertleşen, katılaşan bir iç dünya.

Tam da bu zaman hatırlanacak bir diğer şey, dışsal kontrol geride yanılsamasını bile bırakmadan kaybolduğunda içsel kontrol kazanımının önemi. Havası boşaltılmış teneke kutu gibi içe çökmeyeceksek kutuyu kontrolün elimizde olduğu şeyle doldurmak gerek: Tepkilerimizi biçimlendirme yetisiyle.

Önüne bak diyorum. Dolaysız gerçekliğine odaklan. Kedinin mamasını, suyunu, sevgisini ihmal etme, babanla iyi vakitler geçir, arkadaşlarını yokla, insanlara dokun. Dağ tepe vur yürü. Mezür mezür çaldığın parçalara ver kendini, elinde ne varsa ona. Odağını genel, sınırları muallak fikirler, varsayım varsayım örülmüş felaket senaryolarından, devasa, yutucu bir soyutluktan somut olana çekip durul bir. İçinin avaz avazını dindir.

Yumuşa ve açıl.

Hemen gidip ülkeyi, bölgeyi, dünyayı kurtarman gerekiyormuş gibi boşanmak üzere bir zemberek misali daracık gerilmişlikten çık.

Cevap, çözüm, açıklama. Bunlardan uzun bir süre yoksun yaşayacak olmaya göre ayarla nefesini.


Sonuçta yegane hareket alanın burası. Dolaysız gerçekliğinle şu anın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder