Kenny Werner’in (Zahmetsiz
Ustalık) bir katkısı, çalarken ne kadar gerildiğimin farkına varmamı ve bu
gerilimi izlerken hayli yol almamı sağlaması oldu.
Olmadık kasları ya da gerekenleri ama aşırı çalıştırmak.
Sürmeye atları hissederek girişmek yerine arabanın dizginlerine asılır gibi. Çabasız
bir hakimiyeti zorlama bir kontrol ile karıştırmak.
Gerilim üzerine öğrendiklerim müzikle paralel, hatta
bazen onun da önünde ilerliyor.
Kasıldığımı hissettiğim an ustanın tavsiyesini uygulayıp
aleti bırakıyorum. İyice gevşeyene kadar dokunmamaya bakıyorum. Bazen olmuyor.
O vakit gerilimi seyrediyorum. Nasıl belirli sesleri çıkarmak belirli kaslara
yükleniyorsa, bazı düşünce/hissediş tipleri de hep aynı stres örüntülerini
yaratıyor. Böyle böyle gerilimin atlasını çıkarır oldum.
Bir şeyi nasıl yapacağımı bilemediğimde ilk tepkinin
kasılmak olduğunu görüyorum. Oysa ne diyordu Kenny Werner, “Müzikte zor diye
bir şey yoktur, sadece henüz yeterince aşina olmadığınız vardır.” Demek ki
yapılması gereken zorlamak değil, usulca yaklaşıp tanımaya, anlamaya çalışmak.
Beden emin/hakim olamamayı kasılarak telafi etmeye
çalışıyor ama bu taş gibi kapanıp suyun dibini boylamakla aynı kapıya çıkıyor.
Bu durumda algım daralıyor, anlayışım kıtlaşıyor. Bu kadar severek giriştiğim
bir iş olmasa buna sinirlenme, sabırsızlık ve soğuma da eklenirdi. Eklenmiyor
ama dünyanın enerjisi çarçur oluyor.
Bir de gerilimin yer değiştirmesi var. Elimde hissedip
gevşetmeye çalıştığım gerginlik bakıyorum karın kasları ya da nefese kaymış.
Fark et.
Gevşe.
Çok yavaş yeniden al. Bu, akışı otomatik pilottan çıkarıp
an be an tanımaya, görmeye, anlamaya, aşina olmaya koyulmak demek.
Stres tepkisinin bedendeki dışavurumu elbette müzikle
sınırlı değil. Algıyı her alanda değiştiriyor, çarpıtıp işlevsizleştiriyor.
Onun için herhalde insanın en büyük güç kaynaklarından biri gevşeyebilme
becerisi.
Flütle nişan aldığım ikinci kuş da bu oluyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder