Sözcüğe takılıyorum belki. Yine de yaptığım ayrıma,
yüklendiği anlama boş veremiyorum. Ve böylece şu her yıl naftalinli sandıktan yenilenmiş
bir heyecanla bu kez tutacak, bir güzel havalandırıp sırtıma geçireceğim diye
çıkarılan, bir süre ortalıkta gezindikten sonra heyecanın sönmesiyle gerisin
geri sandığa kaldırılan giysiler misali yeni
yıl kararlarına tepkim aynı kalıyor. İçim çekiliyor, suratım buruşuyor.
İrkiliyorum.
Karar kavramının tepeden inmeciliği bana göre değil.
İşbirliğinden yanayım. Kulak vermekten. Kafamdakine göre
eğip bükmeden karşımda, etrafımda, içimde olup biteni görüp anlamaktan.
Gereğini de ona göre yerine getirmekten.
İrade gücü benim işleyişimde sürdürülebilir şey değil.
Betonu istediğim kadar kalın dökeyim, çok geçmeden ayrıkotları, kulak
verilmemiş, tepeden inme hizaya sokulmaya bakılmış yaban yanlarım orası
burasını çatlatıp iştahla büyümeye başlıyor. İradenin buyruğu baltalanıyor,
sonunda un ufak olup güven örseliyor, öfke, hüsran yaratıyor. Bir kat daha
beton dökmekle vakit, enerji kaybetmenin alemi yok. Öyle olmuyor.
Ardına kadar açık bir kulak, söyleşi, işbirliği. İş gören
o. Farkındalık.
Kararların yerine de gözetilenler.
“Bak, döne döne ayağına dolanan şunlar şunlar var. Yoluna
diktiğin engeller. Sorgulanmamış, gün yüzüne çıkarılmamış dinamik düğümleri.
Gel bir evirip çevirelim, görelim kaynakları ne imiş. Neyi nasıl yerinden
oynatırsak ümmüğümüzden inebilirlermiş.”
Tek tek olayların üzerine gitmektense yaklaşımın
inceliklerine açılmak.
Çünkü insan değişebiliyor. İş, şu elimizdeki aygıtın, çığırından
çıkması işten olmayan zihnin olanak ve tuzaklarını anlamada.
İrade gücünü bir yana bırakıp farkındalığı bir yol prize
takayım, bakalım neler gösteriyor.
(devamı var)
.
Hah! (devamı bekliyorum.)
YanıtlaSil