29 Ekim 2012 Pazartesi

GÜNLÜK

Enfes Chopin Notları ardından André Gide’in kütüphanede rastladığım günlüklerinden seçmeleri üzerinde fazla durmadan hızla ve dokunaklı ölçüde berbat çevirisinin kaçırmadığı (tersine, olmadık bir şekilde arttırdığı) bir iştahla okuyorum.

Dönemin meselelerinin, çağdaşları ile ilişkileri, düşünceleri, duyguları, gündelik hallerinin dünyanın en önemli şeyleriymiş gibi bir ciddiye alışla boca edildiği bir aşure kazanı.

Kim tarafından yazılırsa yazılsın, günlüklerin genelde olduğu gibi.

Kendimin ya da başkalarının günlüklerine dalmanın dibindeki avuntu tam da burada. Arada merakı, kurcalama arzusunu körükleyen parlak anların da eksik olmadığı çamurlu, berrak, durgun, coşkun bir akışın (zamanın) içinden hızla geçiş, yaşarken takılıp kalma ve süreklilik yanılsaması uyandıran şeylerin gelip geçiciliğini ortaya bir güzel koyuyor.

Günlük okumak, dürbünün iki ucundan da bakmak demek.

Gün ve ötesini aynı anda kavrayış.

Yaşanırken onca mühimsenen şeylerin dürbünün tersinde ufalanıp gidişi insanın önem sıralamalarını diriltici bir kalburdan geçiriyor.

Geçmişe karışırken gücünü, tantana ve heybetini yitirerek zararsızlaşan günün dekor-kostüm farkıyla çağdan çağa tekrarında insanı umutsuzluğa ya da özgürleştirici bir gülüşe sevk eden bir şeyler var.

Benim için her seferinde renkli bir uyanış.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder