16 Ekim 2012 Salı

KALK

Doğan güneş, koyun ve çıngırak sesleri arasından sabah sakinliğini aşıp sürat motorunun kan kırmızısı gölgeliğinin çelik iskeletine vurdu. Dikkatimi de motorun adlandıramadan hissedip durduğum ikiyüzlülüğüne çekti. Sürat motoru ve gölgelik! Tavşan ve tazı. Pruvasını dolanan ağ geçirilmiş korkuluğun (korku-luk) yüksekliği, bu “kop git ama dikkatli ol!” mesajını bir kez daha vurguluyor. Motor, oturan ve koşan iki sahibe ait görünüyor.

Sadece kendi başına değil, geçtiği cümle içindeki yeriyle de. Kullanılmadığında (yani üç beş gün arayla) diğerleri gibi balıkçı barınağında bırakılmak, bilemedin orada karaya çekilmek yerine açıldığı denizden uzağa taşınıyor. Orta halli sitenin, yaşlı bir çenenin tek bir dişine rengi tutturulamadan (tutturulmak da istenmeden) geçirilmiş porselen ceket misali ve bol füme cam, çelik ile soğuk-serin tepeden tırnağa yenilenen evi önüne.

Böylece, poker masasına açılan blöflü muzaffer el gibi, füme camlı, çok silindirli şehir cipi, tekerlekli sandalye niyetine kullanılan dört tekerli motor ve evin duvarına yaslanan koltuk değnekleriyle hizalanıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder