Çok disiplinli olduğumu (hafıza kaydıma geçen) ilk kez (50’lerimin sonuna doğru ve amcamdan) duyduğumda irkilmiştim. İnsanın kendine konduramadığı bir sıfatla irkildiği gibi. Oysa önceden belirlenen bir programın aksatmadan uygulanması olarak tanımlanırsa, evet, öyleyim. Disiplinli.
Beni aynı canlılıkla irkilten bitişik kavram, irade.
Disiplinin gözü kendinden başkasına kapalı, kendine de alabildiğine ödünsüz,
acımasız, saplantılı sopası!
Kaba-katı-zorba. Kendime konduramamakta haksız mıyım?!
Bu, (içe ya da dışa yönelik) iradenin dayatıcı, olumsuz
yüzü. Onun ötesinde irade yaşamın belkemiği. Hayatı ayakta tutan. Olumlu-olumsuzdan
çok daha fazlası.
Bir de çağrışımları var tabii. İstikrarın, kararlılığın,
odaklanmanın pek para etmediği bir kültürel atmosferde erişilemiyorsa aşağı
çekilerek denge sağlanan özellikler bunlar.
Salak mıdır nedir?!
Takmış (konu her ne ise) şuna!
Kendine Alman mezalimi ediyorsun, haha!
*
Yeni Yıl (hafta/ay başı)
kararları, hamleler oldum olası abes gelir. Abandıkları irade (kendine yaptırma
gücü) ile çökmeye mahkum.
Düşünüyorum da, talihli
olduğum iki şey, çok nadir iç çatışma yaşamak ve dolayısıyla içimdeki karşıt
taraflardan biri lehine diğerlerini bastırarak hareket etme (irade kullanımı)
gereği. Sigara mı içiyoruz, hep birlikte. Sigarayı pat diye bırakıyor muyuz,
hep birlikte. İlginin, merakın, isteğin yekpare hareketi seçim ve dikkati
kendiliğinden yekpare yapıyor. Hort zorta, zulme gerek yok. Ortaya bunun
çabasızca çıkan sonucu disiplin. İrade denilen de arkasındaki odaklanmış
enerji.
Bir şey aklıma (bir bütün
olarak içime) yattığı an kaldırıp koymadan kalkıp ona yöneliyorum.
Bu tek parçalı, bölünmemiş
odaklanma benim güç kaynağım.
Disiplin dayatılan bir
düzen değil, doğal bir sonuç. İrade de bunun sopası değil, damarlarında dolaşan
kan.
*
TDK sözlüğünde disiplinin
dışsal yönüyle ve sınırlı bir tanımı var.
İrade de şu imiş:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder