Alain de Botton, An Emotional Education’dan:
Sıkılganlık yerleşik, neredeyse doğuştan gelen bir hal
gibi görünebilse de özünde kendimize ve dünyadaki konumumuza dair biraz
temelsiz bir dizi düşüncenin yol açtığı çaresi olan bir durumdur.
Sıkılganlığa kapıldığımız anlar bir farklılık hissinden
kaynaklanır. Ürküntümüzü tetikleyenlerin tümü kadın ya da erkek, güneyden ya da
kuzeyden, zengin ya da yoksul, hepten kendine güvenli veya tuttuğunu koparan
insanlardır. Bizse öyle değiliz -dolayısıyla söyleyebilecek tek bir sözümüz
yoktur. Bizi tutup sessizliğimizden çıkarması için her birimizi iki farklı
kimlik sahibi olarak düşünebiliriz. Yerel kimliğimiz içine yaşımızı,
cinsiyetimizi, ten rengimizi, cinselliğimizi, toplumsal zeminimizi, varlık, kariyer,
din ve kişilik tipimizi alır. Ama bunun ötesinde bir de evrensel bir kimliğimiz
var; türümüzün bütün diğer üyeleriyle aramızdaki ortak noktalardan oluşuyor.
Hepimizin sorunlu aileleri var, hepimiz düş kırıklığına uğramış, aptalca
davrandığı olmuş, sevmiş, para konusunda sorunları olan, kaygı duyan insanlarız
-ve etimize bir şey batırıldığında hepimizin kanı akmaya başlayacak.
Shakespeare’in Venedik Taciri’de Shylock’un coşkulu
ünlü patlamasının son cümleleri evrensel kimliğin ifade bulmuş en güzel
kutsanmalarından biridir: “Ben Yahudi’yim. Bir Yahudi’nin elleri, organları, hisleri,
sevgileri, tutkuları yok mudur? Bir Hıristiyan ile aynı besinlerle beslenmez,
aynı silahlarla yaralanmaz, aynı hastalıklara yakalanmaz, aynı yollardan şifa
bulmaz, aynı kış ve yaz ile ısınıp serinlemez mi? Bize iğne batırsanız kanımız
akmaz mı? Bizi gıdıklasanız gülmez miyiz? Zehirleseniz ölmez miyiz?”
Bu sadece politik olarak dışlanmış bir azınlık için
geçerli değil; pekala sıkılgan için de söylenebilir. İfadesini şiveler, işler,
şakalar ve yaşta bulan en ürkütücü yabancılıkta geride kalan ortak bir öz
olmalı. O güzel bir kadın iken biz çirkin çocukların ülkesinden gelmiş
olabiliriz; o paraya para demeyen başarılı bir insanken biz yoksulların
diyarından gelmiş olabiliriz; bize emeklilik görünmüşken onlar yirmilerine yeni
basıyordur. Fakat Shylock’u aklımızda bulundurarak farkların ötesine bakmalı ve
evrensel bir ortaklıkta ısrarcı olmalıyız.
Shakespeare, çok ünlü bir duyurusuyla hatırlanan Romalı
oyun yazarı Terence’i okumuş, özümsemişti: “Homo sum, humani nil a me alienum
puto” (Ben insanım, insana dair hiçbir şey yabancım değildir). Sıkılganlık,
kişinin geldiği yerin biricikliği üzerinde durmasının en mütevazı, nazik ve
talihsiz bir biçimidir.
Sıkılgan kişinin kendinden kuşkusunun özünde kuşku
götürmez biçimde sıkıcı olduğu yatar. Oysa hiç kimse gerçekten sıkıcı değildir.
Yalnızca daha derinde kim olduğumuzu dile getirmeye cesaret etmediğimiz (ya da
bunu nasıl yapacağımızı bilmediğimiz) vakit sıkıcı görülme tehlikemiz olur. Bütün
özlemleri, çılgınca arzuları ve umutsuzluğuyla dürüst, yapaylıktan uzak bir
şekilde tanık olunan insan hayvanı her zaman ilgi çekicidir. Birini sıkıcı diye
bir kenara attığımızda sadece bize kendisi olmanın nasıl bir şey olduğunu
söyleme cesareti ya da konsantrasyonunu bulamamış birine işaret ederiz.
Açlığını çektiğimiz, gıpta ettiğimiz, pişmanlık duyduğumuz, yasını tuttuğumuz
ve düşlediklerimizden bazılarının inceliklerine girdiğimiz her zaman merak
uyandırıcı olduğumuz ortaya çıkar. İlginç insan açıkça ve dışsal olarak ilginç
şeyler yaşamış, bütün dünyayı görmüş, önemli kişilerle karşılaşmış ya da kritik
jeopolitik olaylarda yer almış biri değildir. Kültür, tarih veya bilimin ağır
mevzularında yetkinleşmiş biri de değildir. Kendi zihin ve yüreğinin dikkatli,
kendinin farkında dinleyicisi ve güvenilir temsilcisi olmuş, bundan ötürü de
bize kendisi olmanın dokunaklı yanı, dramı ve ayrıksılığının aslına sadık
ifadesini sunan bir kişidir.
İlginç olma yeteneği sadece sıra dışı bir kabiliyete özgü
olmadığı gibi böyle bir kabiliyete de dayanmaz. Bütün istediği içtenlik ve
odaklanmadır. İlginç dediğimiz insanlar özünde sosyal ilişkilerde hepimizin
derinden istediği şeyin farkında olandır: Hayatın başka birinin gözünden nasıl
göründüğüne sansürsüz bir bakış ve içimizde bize en şaşırtıcı, tuhaf ve
korkutucu gelen hiçbir şeyde yapayalnız olmadığımızın güvencesi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder