17 Kasım 2023 Cuma

İŞ VE İŞÇİ

Takıldığı yerde debelendikçe çukurunu derinleştiren birinin çıkmazına hayret eder, üzülür, tepeden bakar (bundan da kendime pay çıkarır) iken uyandım. Mesele fiziksel olarak mesele olmaktan öyle uzaktı ki çok daha önceden görmeli, sorunun kaynağının her türlü sorunun kaynağında yatan olduğunu anlayabilmeliydim. Ama işte her şeyin bir zamanı var.

Takası denizin ortasında stop etmiş kaptana hadisene! diye sabırsızlanıyorsun. Su çarşaf gibi, gideceğin yer hemen ötede, bir yol versene şuna!

Kan ter içinde, şimdi bir de mahcup, motorun ipine asılıyor. Boğuk bir hırıltı. Hareket yok.

Bak, akşam oluyor. Rüzgar patlayacak, hadi gözünü seveyim, kalırsan donacaksın!

Boğuk bir hırıltı. Hareket yok.

Bir var şuraya, balıkçıda oturur, çilingir soframızı donatırız hem.

Bütün bu didişme sırasında, suyun altında uskura dolanmış kırmızı naylon halat parçası kıs kıs gülerdi herhalde.

Bu kadar göz önünde bir olguya zihnimde çakan bu imgeyle uyandım işte.

Uskuruna dolanmış bir halat yokken her şey kolay sana. O halat oradayken de kimseyi yapamadığıyla ölçme.

Gel, seninle balıkçı barınağına kadar bir yürüyelim desem fırlarsın. Ama topuk dikenin varsa arka odaya bile düşünerek yola çıkarsın.

Ölçü fiziksel, zihinsel, duygusal, ruhsal olarak objektif (yani aslında dışarıdan bakan sana göre) bir yapılabilirlik değil, eyleme olanağı.

İlgi, açıklık, motivasyon ve odaklanmanın kırmızı halatlarla elverişli bir şekilde hizalanabilmesi.

Kuşkun varsa dön, başkalarına işten bile gelmeyen kendi tutukluklarına bak. Gör.

İş yok, işçi var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder