7 Eylül 2023 Perşembe

KALAKALDIM

Milan Kundera, Encounter başlıklı denemelerinde Martinikli ressam Ernest Breleur’ün hilallerini anlatıyor. “Gecenin dalgalarında süzülen bir gondol gibi” bu hilaller, uçları yukarı doğru, ufka paralel.

Bunun sanatçının düş gücünden değil, ayın Martinik enleminden görünüşünden kaynaklandığını belirttikten sonra orada ve Avrupa’da insanlara hilalin gökyüzünde nasıl durduğunu sorduğunda kimsenin farkında olmadığını görüyor. Bakılmazlığı, görülmezliğinde “ay kadar yalnız” bu ayın Martinikte böylesine barışçıl duruşlu iken, dikey bir orak gibi göründüğü Avrupa’da bu haliyle arka ayakları üzerinde kalkmış, saldırmaya hazır bir hayvanı andıran savaşçı bir ay olduğunu söylediği yerde, a yok, beni de çok etkilemişti bu diye Senegal notları dosyasını açtım. Evet, yazmışım.

“Gün sonunda Afrika kulübeme çekilirken de yaşadığım en güzel gecelerden biriyle kesildi soluğum.

Kristal berraklığında gökyüzünü aydınlatan yüzlerce yıldız. Dalgalarla ağustos böceklerinin sesi ve.. hilal! Daha önce dikkatimi çekmeyen bir şeyi huşu içinde göğü seyrederken fark ettim. Hilal, bizim gördüğümüz gibi görünmüyordu burada. ) ya da ( oluşturur gibi değil, yere konmuş bir karpuz kabuğu gibi duruyordu. Bir an kendimi başka bir gezegende hissettim.

Hilalin burada camilerde neden bu şekilde tasvir edildiğini artık biliyorum!”

 

*

Dosyada dolanırken babamın gezi notları üzerine yazdıklarına rastladım. Kalakaldım. Beni aşarak görmüş.

Ona ham yanımla daha az yaklaşmak, söylediğine vaktiyle dokunabilmiş olmak isterdim.

Olsun, babam. Sen aklımın ötelerinden hissedip izlediğim bir ışık tuttun bana. Yontulmamışlığımı, hoyratlığımı, kör kaldığım zamanları aşıp geçmiş bir ışık.

Şükranlarımla

*

 

                1 Şubat 2005 Ankara

 

Seda, sevgili kızım;

Yüklü zarfın geldi. Artık benim de kutsal bir Baobab ağacım var. Altında sazdan kulübemin önünde hindistancevizleri dizisinin ötesinde uyuyan bir dev gibi dingin Atlantiği seyrediyorum.

Görüyorsun ya sende aktarma yeteneği bende de aktarılanı alma yeteneği örtüşmüş oluyor. Sıradan övgü sözcüklerini sıralamaya gerek duymuyorum. Seninle birlikte Deltada bir Tuareg, atlı arabacı, otel sahibi İsviçreli aile ile beraberiz. Yaşlı masalcı babadan tek söyleyeceğim şey, zihninle parlak bir zekan, kalbinle de bilgelik yeteneğin var. Gözlemlerinde zekisin, diyalogların ile de bilge. Diyaloglarında zekan (egon, benliğin) arka planda, bilinmeyen (değişmeyen) yanın önde. Anlamı, sen yoksun; doğal objektifinin önündekiler var. Aktardığın da bunlar. Yazdıklarını okuduktan sonra nice zamandır niçin okumaktan zevk almadığımın farkına vardım. Kitabı açıyorum, neredeyse cümle bitmeden kapatıyorum. Zihin ürünleri sarmaz oldu. Oysa bu ürünler benim için birer idealdiler. Yazdıklarını sindire sindire okudum. Bitirince içimden “oh be!” dedim.

Düzgün görünüp okunması güç yazımla seni daha çok yormayayım kızım. Teşekkür, sevgi ve özlemle kucaklarım.

Baban

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder