Oto yıkayıcıya kaç para diye sordum. Beni tepeden tırnağa
süzüp aracına göre dedi. Söyledim. “200 sırf dış, 250 iç-dış.” Ukraynalı mıydı,
Rus mu, başka yerlerden; dediklerini anlamak için birkaç kez tekrar ettirmem
gerekiyordu.
Aracına göre ha diye kafamı iki yana sallayarak oradan
ayrıldım.
Sonra düşündüm.
250 milyon Dolarlık avantanın hafife alındığı bir ülkede
yaşıyoruz. Akıl almaz bir kaynak transferi gerçekleşirken bunun hızla
yoksullaşan çoğunluğu baş döndürücü bir hızla zenginleşen azınlıkla nasıl karşı
karşıya getirdiğini.
Bodrum bu kesimin de gözdesi. İnekleri Maserati’siyle sollayan
dünkü zengin 200 lirayla sigarasını bile yakmaz, eh, onun arabası da bu paraya yıkanmaz!
Altta kalan kesim tutturabildiği (fahiş!) ücretlerle ekonomik adaleti kendince tesis etmeye çalışırken olan ikisi arasında sandviç olan eski orta sınıfa oluyor.
Tepeden tırnağa bozuk olan adaleti, yapabilenler kendi
ellerine alıp (buna domuzdan kıl koparma demek daha doğru) hayatta kalmaya,
olabildiğince kazançlı çıkmaya bakıyor. Hedefin kolektif değil, kişisel fayda
olmasının doğrudan sonuçlarından biri, her tarafta azılı bir bencillik. Cengel
yasası!
*
Komşunun yeni fikir anasına göre çatının en uzak köşesine
(benden uzak ve havalandırmalı barbeküsüyle) açık mutfak yapılması büyük hata
olmuş. Onun için sökülüp yerine seki konmuş. Artık olmayan barbekü yerine
mangal geldi. Kokusu, dumanıyla sağı solu uzun uzun tütsülemek üzere.
Karşıya lök gibi oturan şey ise masa değil (ne cahilmişim!),
“ada” imiş. Bir köşesinde altına çekmeceler eklendi. Yoksa çatı çok boş imiş de!
Tanrım, bırakın bir yerler de “boş” kalabilsin. Şartsa
hareketi, rengi tek tük şezlong, ufak sehpa ile verin. Hakim olan sere
serpelik, gevşeme olsun bir “ada” etrafında taburelere tünemek yerine.Tabii
bu kadar kütlesellik, zevkine en katılmadığım göze bile lök diye oturduğundan
onu kırmak için koca toprak saksılarda çeşitli yeşil bitki taşındı. “Yeşil
görmek de hoş oluyor.” (Tabii ama üç yanımız yapraklanan türlü ağaçla zaten
yeşil.)
Evin kendi sorununu yaratan diğer bir “çözümü,”
ekleyebileceği her şeyi ekleyip bu ekstra alanlar ve işlevlerle oran
bırakmadığı binayı ne giyse sakil kalan, bir şeye benzeyecekse, acilen tıbbi
müdahale gereken bir obeze benzetmesi.
Dıştan bakıldığında ustanın yarısında kaçtığı bir düğün
pastasını andıran çatı ve terasa bir tutam armoni katmak için cam korkuluklar
takıldı.
Fiyatlardan yakınıyorlardı. Adanın kaplaması için
düşünülen granit 5 bin Dolar imiş. Oturma köşesine düşünülen ufak taş (Swarovski
mi diye geçti acı alaya kayan aklımdan) sehpa, 30 bin lira. Ve bütün bunlar her
türlü rahatsızlığı yaratmak için.
Saçılacak paranın varlığı, önce ben anlayışıyla birleştiğinde tüketiciliğiyle heybetli bir eziyet haline geliyor. Altta/maruz kalan için somut, uygulayan için de ruhu kanser gibi kemiren bir külfet!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder