12 Temmuz 2022 Salı

SABRIMIN ÇATLAYAN TAŞLARI

Sabahları sabırsızlığıma da günaydın diyerek onu farklı ışıklar altında kurcalamaya devam ediyorum.

Nabzımla ilişkisini yeni yeni kuruyorum sözgelimi. Nabzım genelde yüksek. Daha da yükseldiği zamanlar sabrım nefesimle birlikte daralıyor. Aralarında doğrudan bir ilişki var. Bazen biri sonuç bazen diğeri. Fizyolojinin ruh halleriyle ilişkisinde Duygular Nasıl Oluşur kitabı göz açıcı olmuştu (https://aksi-seda.blogspot.com/2021/05/duygular-nasil-olusur.html). Kaptırıp gitmek, hızı hiçbir zaman yeterli olmayacak sabırsız bir koşuya kalkmak yerine durup oturmayı, soluğumu rahatlatmayı kendime hatırlatıyorum.

*

Sabır ya da yokluğu, kafamın içinde sesini hemen hiç kesmeyen “anlatıcı-yorumcu”nun buyurduklarıyla da sıkı bir ilişki içinde. “Daha fazla dayanamayacağım!” “Buraya kadar!” dediği an kapak atıyor. İnsanın gözü tahammülsüzlük, engellenmişlik, öfkeyle dönüyor, iş zıvanadan çıkıyor.

*

Sabırsızlığın tezahürlerinden biri de tahammülsüzlük. Sana sabırsızlığından ötürü tahammül edemeyen biri, dokunaklı bir ironi sergiliyor. Bana böyle olduğum için tahammül edemeyişi kaçırılmış bir fırsat aslında. Kendi içinde yükselip taşan şeyde yaşadığımın ne olduğunu ilk elden anlayabilir, elinin tersiyle itmek, kaçmak, kopmak yerine yüreği yumuşayabilir.

Ben bu fırsatı kaç kez teptim, artık farkındayım. Sabırsızlık ile diğer çalkantılı duyguların girdabındaki birine bakışımda onun etrafına etkilerinden önce kendi yaşadıklarını canlandırıyor, “Ağaçtan düşmenin ne menem bir şey olduğunu biliyorum” diye içimden geçiyorum:

“Tanrı yardımcın olsun. Anlayışını genişletsin. Sabrın derinleşsin.”

*

Sabır edinmek sabır istiyor. O da istek.

Neyse ki en sabırlı, istekli olduğum şey, anlamak.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder